Uykusuz ve Umutsuz Bir Toplum
Günümüzde, Türkiye’de huzurla uyumak neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. İnsanlar, başlarını yastığa koyduklarında yalnızca gözleri değil, ruhları da kapanmıyor. Zihinlerindeki bin bir düşünce, ay sonu hesapları, yetişmeyen borçlar, işsizlik, adaletsizlik ve geleceğe dair kaygılar onları uykusuzluğa mahkum ediyor. Bu duygu ve düşünceler altında ezilen milyonlarca insan var; herkes sessiz ama uykuya hasret. Karnı tok bile olsa, ruhu aç bir toplumda yaşıyoruz.
Bir zamanlar gece, insanlara huzur getiren bir dönemdi. Artık gece, kaygı ve endişe demek. Uykusuz olanların sayısı giderek artıyor, ancak bu sadece fazla kahve içmek veya telefonla oynamakla ilgili değil. Asıl mesele, toplumu saran umutsuzluk. Gençler, hayal kuramadıkları için uyuyamıyor; orta yaşlılar geçim derdinden ötürü; yaşlılar ise geleceğe güvenemediklerinden dolayı dinlenemiyorlar. Sonuç olarak, bir nesil uykusuz ve endişeli büyüyor.
Uykusuzluk, yalnızca bireysel bir sorun olmaktan çıkmış, toplumsal bir yara haline gelmiştir. Uykusuz insan, umursamaz hale gelir ve umudu olmayan biri de sorgulama kapasitesini kaybeder. Bu nedenle, Türkiye’nin sadece uykusunu değil, umudunu da yeniden inşa etmesi gerekiyor.
Gözlerimizi kapatmadan önce içimizi açmak, gerçekleri konuşmak ve dertleri paylaşmak zorundayız. Kendimizin yanı sıra birbirimize de dürüst olmamız şart. Çünkü mesele artık yalnızca “uyuyamamak” değil, aynı zamanda “uyanamamak.” Gece yastığa başımızı koyarken ekran ışıkları sönse bile zihinlerimiz hala aydınlıkta debeleniyor. Gün boyu biriken belirsizlikler, düşüncelerimizi ele geçiriyor. “Bugün ne kadar az harcadım?”, “Yarın işten çıkarılırsam ne yaparım?”, “Çocuğumun okul masrafı nasıl ödenecek?” gibi düşünceler, geceyi daha karanlık hale getiriyor. Böylece, uykusuzluk günümüzde bir semptom değil, yaşam biçimi haline gelmiştir. Artık alarm kurmuyoruz; zihnimiz sabahın erken saatlerine ayarlı durumda.
Bunun yanı sıra, insanlar kötüye de alışmaya başladı. Geçim sıkıntısı, borç, kaygı… Her şeye alıştık ama bir şeye alışamadık: Rahat uyumaya. İçimizde hala “düze çıkar mıyız?” umudunu taşıyoruz ve bu umut, bizi gece boyunca ayakta tutuyor. Aslında yorgun hissettiren durum uykusuzluk değil, uyanıklığımızdır. Böyle bir ülke hayal edin ki gençleri, yaşlıları ve anneleri uykusuz; ve yine de umut bekliyoruz.
İnsan, geleceğine inanmadığı bir ortamda huzur bulamaz. Bu topraklarda uykumuz kaçmışsa, yalnızca yorgun değiliz; aynı zamanda yönsüz de kalmış durumdayız. Işıkları kapattığımızda karanlıkta kayboluyoruz. Uykumuzu değil, yönümüzü de kaybettik ve bunu yeniden bulmak zorundayız.