Wall Street Journal’ın haberine göre, Trump yönetimi, Columbia Üniversitesi’ni “uyuşma kararı” kapsamına alacak hukuki bir düzenleme üzerinde çalışıyor. Bu karar, federal denetim imkanı sağlamayı amaçlıyor ve uygulanması halinde Columbia Üniversitesi’nin federal hükümet tarafından belirlenen kurallara göre uygulamalarını değiştirmesi ve bu uygulamaları denetlemesi için bir zemin oluşturacak. Ayrıca, bir federal yargıç, bu süreci kontrol edecek.
Söz konusu düzenleme yürürlüğe girdiğinde, Columbia Üniversitesi’nin bu şartlara uyması zorunlu hale gelecek. Eğer mahkeme, üniversitenin karara aykırı davrandığını tespit ederse, üniversite mahkemeye itaatsizlikle suçlanabilir. Bu durum çeşitli yaptırımlara, para cezalarına yol açabilir. Diğer yandan, uyuşma kararının yürürlüğe girmesi için Columbia Üniversitesi’nin bu duruma rıza göstermesi de gerekecek.
Trump yönetiminin, Columbia Üniversitesi’nin kampüslerindeki durumu düzeltmeye yönelik adımlar atmadığına inandığı belirtiliyor. Bu nedenle, uyuşma kararının çıkması durumunda, Yahudi öğrenciler lehine bazı düzenlemelerin yapılabileceği düşünülüyor. Gazeteye göre, Trump yönetimi, Columbia Üniversitesi’nin Gazze’ye destek gösterilerinin merkez üssü haline gelmesinin ardından 400 milyon dolarlık fonunu, “antisemitizmle mücadelede eksiklik” gösterdiği gerekçesiyle iptal etmişti.
Gazze’deki soykırıma ve ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteğine karşı tepkilerini dile getiren üniversite öğrencileri, geçen yıl bahar aylarında iki ay süren geniş çaplı protestolar düzenlemişlerdi. Bu eylemler, kampüslerdeki “yasa dışı” gösterilere olan hoşgörüsüzlüğü gündeme getirmişti. ABD Başkanı Trump, bu tür gösterilere izin veren okulların devlet fonlarını kesme tehdidinde bulunmuştu.
Her iki tarafın karşılıklı olarak yaşadığı bu gelişmeler, ABD’deki üniversitelerin kampüs içi faaliyetleri üzerindeki federal denetim konusunu gündeme getiriyor. Trump yönetiminin bu adımları, akademik özgürlükler ile devletin bu özgürlükler üzerindeki denetim hakkı arasındaki dengenin nasıl şekilleneceğine dair tartışmaları da alevlendirebilir. Trump yönetimi, Columbia’nın tutumunu eleştirirken, aynı zamanda üniversitenin kampüs üzerinde sağladığı akademik ve sosyal ortamın ne derece etkin olduğunu sorguluyor.
Bu durum, Amerika Birleşik Devletleri’nin eğitim sisteminin gelecekteki yönelimi üzerinde önemli bir etki yaratabilir. Federal müdahalelerin arttığı bir ortamda, üniversitelerin bağımsızlıkları ve öğrenci hareketlerinin etkileri daha belirgin hale gelebilir. Öte yandan, bu tür yasal adımların başarılı olup olmayacağı, daha geniş bir bağlamda, siyasi dinamiklerin yanı sıra toplumsal algı ve savaş sonrası durumu nasıl şekillendireceği ile de yakından ilişkilidir. Bu nedenle, Columbia Üniversitesi örneği, Amerikan öğretim kurumlarının gelecekteki yönelimleri hakkında önemli bir dağarcık sunuyor.