1. Haberler
  2. MAGAZİN
  3. Pazartesi Sporuna Dair Gerçekler ve İpuçları

Pazartesi Sporuna Dair Gerçekler ve İpuçları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aramızda kalsın ama siz de o derneğin bir üyesisiniz, değil mi? Her pazartesi büyük bir motivasyonla spora başlayan, salı günü hâlâ hevesli, çarşamba biraz yorgun, perşembe “bugün olmazsa yarın kesin” diyen ve cuma akşamı kendini bir dilim pizzayla teselli edenlerden… Hepimizin içinde biraz “Pazartesi sporcusu” var. Bu dernek ne resmi ne de tabela gerektirir, ama üyeleri bolca vardır. Kimsenin birbirini tanımadığı ama herkesin aynı döngüyü yaşadığı o sessiz topluluk: Her hafta yeniden başlayanlar.

Her şey bir karar anıyla başlar. Belki bir aynaya bakış, belki bir pantolonun düğmesinin zor kapanması, belki de sosyal medyada karşınıza çıkan “before-after” fotoğrafı. Motivasyon gelir, plan yapılır. Yeni ayakkabılar alınır, mat serilir, sağlıklı alışverişler yapılır. Müzik listeleri hazır, su matarası doludur. İlk gün tempolu yürüyüş, ikinci gün 20 dakikalık bir egzersiz videosu… “Bu sefer gerçekten olacak” diye düşünülür.

Ancak bu motivasyon, genellikle uzun sürmez. Hayat devreye girer; sabah erken kalkmak zorlaşır, işler yoğunlaşır, kaslar ağrır ve moral kaybı yaşanır. Sonuç olarak, “bugünlük pas geçeyim” düşüncesi yeniden devreye girer. Bu da suçluluk hissi ile birleşir: “Yine beceremedim.” Bu döngü, birçok insanın hayatında kabus haline gelir. Özellikle sporun anlamı üzerine yüklenen beklentiler de bu durumu daha da zorlaştırır.

Aslında spor sevilmiyor değil; anlamı yanlış algılanmış durumda. Biz sporu, disiplinin, iradenin ve başarının bir ölçüsü olarak görüyoruz. Bunun sonucunda hareket etmek, içten gelen bir ihtiyaç olmaktan çıkarak, yapılması gereken bir zorunluluk haline geliyor. Bu durum ile birlikte en ufak bir başarısızlıkta kendimizi yargılamaya başlıyoruz. Modern dünyada spor, daha çok performans ile tanımlanıyor; “Kaç kalori yaktın?”, “Kaç adım attın?”, “Hangi seviyeye geldin?” gibi sorular, spor yapmamanın bir eksiklik olduğunu düşündürüyor.

Oysaki spor, doğduğumuz andan itibaren içimizde var olan bir olgudur. Bir çocuğun doğal hareketlerine bakarsak; koşar, zıplar, tırmanır. Hiçbir plan yapmadan, sadece hislerine göre hareket eder. Sanırım, spor ile ilişkimizde yeniden bu çocuk doğallığını bulmamız gerekiyor. Sporu başlamak ve sürdürememek arasında bir başarısızlık hikayesi olarak görmek yerine, döngülerimizin içinde başarılı anları da kıymetli saymalıyız. Belki 5 gün spor yapamadınız; ama 6. gün çıkacağınız yürüyüş bile önemlidir.

“Her Pazartesi Spora Başlayanların Gizli Derneği”, artık kendini yeniden tanımlamalıdır. Sürekli yeniden başlamak ve tekrar denemek de bir başarıdır. Bunun sonucunda suçluluk yerine şefkat olmalıdır. Kendimize nazik davrandığımızda, yürüyüş ayakkabılarımızı daha özlemle ve içten giyeriz. Bu, öğrenilmiş bir davranıştır ve kendimize karşı nazik olmak, sporu daha keyifli hale getirir.

Sonuç olarak, mesele pazartesi günü başlamak veya kaç pazartesi geçtiği değil; mesele, kendimizi ne kadar sevdiğimiz ve bedenimize ne kadar iyi davrandığımızdır. Spor, “düzenli yapabilenlerden” ziyade, yeniden denemekten vazgeçmeyenlerin yanındadır. Asıl güçlü olanlar, başlamaların olduğu kadar düşme anlarında da kendilerine sarılabilenlerdir.

Pazartesi Sporuna Dair Gerçekler ve İpuçları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Agora Gündem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!