Otizm, doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk yıllarında belirgin hale gelen gelişimsel bir farklılık olarak tanımlanmaktadır. Bu durum, bireylerin sosyal iletişim becerilerinde yetersizlikler göstermesiyle kendini belli eder. Ayrıca, otizmin belirgin temel özellikleri arasında tekrarlayan davranışlar, sınırlı ilgi alanları ve sıra dışı beden hareketleri de yer almaktadır. Ailelerin, bebeklerin 10’uncu ve 11’inci aylarında otizmin belirtilerini gözlemleyebilme konusunda bilinçli ve farkındalığının yüksek olması son derece önemlidir.
2 Nisan “Dünya Otizm Farkındalık Günü” çerçevesinde, AA muhabirine açıklamalarda bulunan Tohum Otizm Vakfı Eğitim Kurumları Eğitim Direktörü ve Okul Müdürü Nergiz Koçarslan, otizm hakkında toplumda bulunabilen yanlış bilgilere dikkat çekti. Koçarslan, otizmin doğuştan gelen bir nörogelişimsel farklılık olduğunu, dolayısıyla çevresel etkenlerin veya travmaların bu duruma neden olmadığını belirtti. Ayrıca, teknolojik gelişmeler nedeniyle artan ekran maruziyetinin de otizme neden olmadığını vurguladı. Ancak, uzun süre ekran başında kalmanın bazı otizm belirtilerinin şiddetini artırabileceği konusunda uyarılarda bulundu.
Aşılar ve Otizm İlişkisi
Koçarslan, “aşıların otizme neden olduğu” inancının da yanlış olduğunu dile getirerek, yapılmış çalışmalara atıfta bulundu. Bu çalışmalara göre, aşılar ile otizm arasında doğrudan ve anlamlı bir ilişki bulunmadığını ifade etti. Bu nedenle, erken çocukluk döneminde uygulanan aşıların otizme herhangi bir katkı sağlamadığı sonucuna varıldı.
Eğitim ve Terapi Gereksinimi
Nergiz Koçarslan, otizmli çocukların tedavisi üzerine de yanlış inançların mevcut olduğunu belirtti. Ailelerin, otizmi tedavi etme çabasıyla farklı terapi ve diyetlere yöneldiğini gördüğünü ifade eden Koçarslan, otizmin tek çözümünün eğitim olduğunu vurguladı. Ailelerin, çocuklarının bağımsız bireyler olmasını ve topluma entegre olmalarını istiyorlarsa, bilim temelli eğitim uygulamalarına zaman ve kaynak harcamaları gerektiğini söyledi. Bunun yanı sıra, her otizmli çocuğun bireysel ihtiyaçlarının farklı olduğuna dikkat çekerek, bu bağlamda kişiselleştirilmiş eğitim planlarına ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Ailelerin Rolü ve Eğitim Süreçleri
Koçarslan, ailelerin eğitim sürecinde aktif olmalarının önemine vurgu yaptı. Eğitimcilerin, çocukların topluma entegre olmalarında ailelerle birlikte çalışacağını, bu bağlamda ailelerin eğitim süreçlerinde aktif rol almalarının kritik olduğunu belirtti. Erken dönemde doğru eğitime başlayan çocukların gelişimlerinin olumlu yönde değişim gösterdiğini söyleyen Koçarslan, ailelerin öğretmenlerle iş birliği yapmalarının çocuklarının gelecekte toplumda yer alma şanslarını artıracağını ifade etti.
Erken Tanının Önemi
Otizmde en önemli faktörlerden biri olarak erken tanıyı öne çıkaran Koçarslan, çocukların erken dönemde tanımlandıktan sonra bilim temelli hizmetlerden faydalandıklarında akranlarıyla bir arada olma oranlarının yüzde 50 arttığını dile getirdi. Bu durum, ailelerin ve toplumun otizmli bireylerin yaşam kalitesini artırmak için daha destekleyici olması gerektiğinin altını çizmektedir.
Toplumda Farkındalık Yaratma
Koçarslan, 2 Nisan itibarıyla başlayan “Dünya Otizm Farkındalık Ayı”na dikkat çekerek, sosyal medya platformlarında “otizme kırmızı ışık yak” temasıyla farkındalık yaratılması gerektiğini vurguladı. Kırmızı giysiler giyerek veya kırmızı objeler kullanarak bu farkındalığı desteklemenin çok
