Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde köklü bir değişiklik gerçekleştirdi. Bu değişikliğin en dikkat çekici yanı, daha önce yalnızca merkezi kurumlarla protokol imzalama zorunluluğunun kalkması ve yerel vakıflarla protokol yapılmasının mümkün hale gelmesidir. Eğitim-İş İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Barış Düdü ve Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Nafiz Ceylan, bu yönetmelik değişikliğine sert tepki gösterdiler.
Değişiklik Detayları
Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Nafiz Ceylan, yerel vakıf ve derneklerle protokol yapılabilmesi durumunu, “Okullar tarikat ve cemaatlere açıldı” şeklinde yorumladı ve şu ifadeleri kullandı: “Bu değişiklik, eğitimde eşitlik ilkesine aykırı bir durum ortaya çıkarıyor. Okullar, çeşitli dini tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerine kapı açıyor. Zaten bu tarz uygulamalar bakanlık düzeyinde yürütülüyordu, ancak bu yeni düzenleme ile birlikte il ve ilçelerde belirli bir şekli olmayan protokollerle okullara tarikat ve cemaatlerin sokulabilme olanağı doğdu.”
Kırsal Kesim Üzerindeki Etkisi
Ceylan, tarikat ve cemaatlerin özellikle kırsal alanlarda yoğunlaşacağını belirtti. İzmir’deki kırsal kesimlerde birçok okulda bu tür vakıf ve dini tarikatların faaliyet göstereceğini ifade eden Ceylan, “Yoksul ve okuma-yazma bilmeyen velilerin bulunduğu bölgelerde çocukların eğitiminde laiklik ve bilimsellikten uzak bir eğitim modeli uygulanacak” şeklinde konuştu. MEB’in bu modeli, tarikat ve cemaatlerin önerileri doğrultusunda geliştirdiğini belirten Ceylan, bu nedenle söz konusu grupların okullarda rahatça faaliyet gösterebileceğini vurguladı.
Birlik ve Eşitliğin Zedelenmesi
Eğitim-İş İzmir 3 No’lu Şube Başkanı Barış Düdü de bu yönetmelikteki değişikliklerin tarikat ve cemaatler için bir fırsat sunduğunu dile getirdi. Düdü, “Bu değişiklik yerelleşme adı altında yapılan bir uygulamayı getiriyor. Dini cemaatler, vakıflar ya da belediyelerle yapılacak protokoller aracılığıyla eğitim-öğretimdeki birlik zedelenmiş olacak. Bunun sonuçları, eğitim öğretim hedeflerinden uzaklaşmak ve eğitimin eşitliğine zarar vermek şeklinde kendini gösterecek” şeklinde konuştu. Türkiye’de eğitimin, laik eğitim esaslarına dayandığını hatırlatan Düdü, “Sınıfa giren hiçbir öğrencinin dinine, diline ya da ırkına bakılmaksızın eşit şekilde eğitim alması gerektiğini unutmamak lazım. Ancak şimdi, sınıf içindeki her öğrenci bir dine veya bir dinin mezhebine bağlıymış gibi muamele görme riski ile karşı karşıya” ifadelerini kullandı.