5 Nisan Pazar günü Avrupa’da, Asya’da, Amerika’da yüzbinlerde insan meydanlardaydı.
Bu kalabalık, bahar bayramını kutlamak için değil, açık havada seslerini duyurmak amacıyla toplanmıştı.
“Bu dijital tufan çağında herkese cep telefonlarıyla ve diğer iletişim araçlarıyla ulaşmak mümkünken, meydanlara çıkmak ve sokaklarda slogan atmak ne anlama geliyor?” diye düşünebilirsiniz.
Bir siyasal iletişim uzmanı olarak belirtmek isterim ki, insanlar sosyal medyanın ve televizyonun yapaylığından bıkmış durumda. Gerçek insanlarla yüz yüze gelmek, onların sesini duymak istiyorlar. Birlikte omuz omuza yürümek, pankart taşımak, bağırıp çağırmak, alkışlamak ya da yuhalamak istiyorlar! İnsan görmek istiyorlar!
5 Nisan’da ABD’nin birçok kentinde, Başkan Trump ve Elon Musk’a karşı “handsoff” (çek elini!) mitingleri düzenlendi. Gözlemciler, bu gösterilerin son dönemde ABD’deki en büyük siyasal protesto eylemi olduğunu açıkladılar.
Aynı gün Paris’te, Fransız aşırı sağcı lider Marine Le Pen’in mahkeme kararıyla başkanlık seçimine girmesinin engellenmesini protesto eden bir miting yapıldı. Le Pen, bu engeli siyaset kökenli bir “cadı avı” olarak değerlendirdi ve buna karşı savaşacağını açıkladı.
Fransa’nın birçok yerinde Le Pen’den yana ya da karşı toplantılar düzenlendi. Paris, bir anda büyük ihtilal günlerini hatırlatan bir havaya büründü.
Dipten gelen dalga
Bu esnada Türkiye’nin başkenti Ankara’da da on binlerce insan, yeniden CHP başkanlığına seçilen Özgür Özel’in konuşmasını dinleyerek, gelecek Başkanlık seçimlerini kazanma olasılığı yüksek olan Ekrem İmamoğlu’na karşı yapılan “hukuk darbesi”ne direneceklerini ifade ediyordu.
CHP, bu dönemden sonra yeni açık hava mitingleri düzenlemeyi planlıyordu. “Saraçhane ruhu”, ülkenin çeşitli bölgelerini sarhoş etmişti.
Bu durum yalnızca Türkiye, Amerika ve Fransa ile sınırlı değildi. Dünyanın birçok yerinde insanlar, bilgisayar ya da televizyon ekranlarının önünden kalkıp meydanlara ve sokaklara inmek, türdeşleriyle birlikte omuz omuza yürümek istiyorlardı.
Görünüşe göre tek tek olaylar değil, dipten gelen dev bir dalga söz konusuydu. Bu dalganın nedenleri üzerinde düşündüğümüzde, neden şimdi, neden başka mecralar değil de meydanlar ve sokaklar soruları aklımıza geliyor.
Teledemokrasiye ne oldu?
Son elli yılın iletişim tartışmalarında, umudu temsil eden kavramlardan biri olarak teledemokrasi öne çıkmıştı. 1991 yılında yayımlanan Yeni İletişim Ortamı, Demokrasi ve Basın Özgürlüğü adlı kitab