Karmaşık Duyguların Sofrasında Bir Masal
Bir yazar olarak, %100 ne yazacağımı bilmeden ama yazmam gerektiğini hissederek bilgisayarın karşısına oturdum. Elimdeki masanın köşesinde, birçok duygunun yoğunlaşmış haliyle kelimeleri seçeceğim. Gelişmiş bir bağlamda, hayatımda birikmiş olan yorgunluk, umutsuzluk, mutluluk ve kaygı gibi duygularla, adeta bir çorba gibi bu karmaşayı sunmaya çalışacağım. Sizlere, yoğun bir gelecek kaygısı, çok az aşk ve sevgi, bolca korku İle dolu olan bu dünyanın manzarasından selam ediyor, görüşlerimi paylaşmak için edindiğim birikimleri masanın etrafında konuştuklarım üzerinden dökmeye hazır hale geliyorum.
Hayatımızın karmaşası içinde mutlaka atlamadığımız ve vazgeçmediğimiz tatlı anlarımız vardır. Benim her sabah gerçekleştirdiğim masa sohbetleri bunlardan biri. Öncelikle, geçen gün ve anlık yaşantılarımızdan sözler etmeye başlıyoruz. Her sabah farklı bir sohbetin kapısını aralıyoruz; bugün yine yerini yudumlayarak kahvelerimizi yudumlarken yeni konular açılıyor. Dört kişilik masa bazen sekiz kalabalığa kadar ulaşabiliyor. Masanın etrafında, Zeynep Abla’nın müdahale ettiği ve Turgay’ın ‘Gız, ne diyonuz?’ diye sorduğu yerler oluyor. Son dönemde sohbetlerimize dokunulmaz hale gelen Batu da sohbetin bir parçası. Dilan, boykot döneminde haksız yere affını bozmayı hatırlayıp bir süre konuya dahil oluyor. Herkesin bir sözü, bir beklentisi var ve ben bu karmaşayı yazmak için buradayım.
Son süreçte, yaşadığımız ülke gündemi, yasaklar ve cezalar nedeniyle her geçen gün daha da karmaşık hale geldi. Bizim de gazeteci olarak dışarıya daha fazla gözlem yapma ve yazma isteğimiz var. Ancak bazen fikirlerimizi yazacağımız alanları daraltmak zorunda kalıyoruz. Esasında, o yasaklar ve kurallar arasında kalmış bir düşünce savaşındayız. Kendimize, ‘Ne yapsak hem bize hem kuruma zarar gelmez?’ sorusunu sorduğumuz anlar oldu…
Bir yazar olarak her zaman gerçeklerle yüzleşip yazmayı seçiyorum. Hal böyle olunca, çeşitli düşünsel tatlarını hayatımıza katan bir masa var etrafımızda. Bu süreçte kurallar ve yasaklar belirli bir çerçeve çizse de, biz taraf olmadan taraflara değen bir üslup benimsedik. Mesela, Birkan arkadaşımız kendisine düşen ‘cinsel ilişkinin kurallarını’ yazmaya niyetlendi. Esra da kelebek türlerini araştırmayı seçti. Ama ben açıkçası aşk üzerine yazmanın benden uzakta olduğu konusunda hemfikirim. Kendi içimde peşinden koştuğum bazı tatlar var ama bu derine inmek her zaman kolay olmuyor. Benim için en cazip olan kısım ise, mutfak ve tarifler. Yemek hazırlama konusundaki birçok sorunu çözmeye hazırım. Zeynep Abla’nın tüm yardımlarıyla birlikte, bu haftanın tarifini sizinle paylaşmak üzere buradayım.
Yemek tarifini bitirmeden önce, kelimelerle bir çorbanın içine anlam katmayı ve duyguları yorumlamayı öğrendim. Yani yazının başlangıcındaki ölçüsüz umutsuzluk ve bir çorba kaşığı yorgunluğu, bir tutam mutluluk ile birlikte kavrulur. Ardından, bir çay kaşığı kadar hayal ve bir tatlı kaşığı kadar güven eklenir. Yemek kaynamaya bırakılırken, gelen gelecek kaygısı, korku, şiddet otu ve umut ekleyip demlenmeye bırakıyoruz. İşte, yemek tarifimizin adı “2025 Aile Yılı Hatırası” olsun… Bol malzeme ile hazırladığımız bu yemek, herkese şifa ve mutluluk getirsin!