Massachusetts Bölge Mahkemesi Yargıcı Denise Casper, Rümeysa Öztürk‘ün avukatı tarafından gerçekleştirilen mahkeme başvurusu üzerine yazılı kararını açıklamıştır. Bu karar, öğrencinin hukuksal süreçlerinin ne şekilde devam edeceğini belirleyici bir öneme sahiptir.
Yargıç Casper, iki sayfalık kararında Rümeysa Öztürk’ün, ABD’de sahip olduğu student visa (öğrenci vizesi) ile hukukun gerekliliklerine aykırı bir şekilde sınır dışı edilmesinin, “Kişinin hukuka aykırı olarak özgürlüğünden yoksun bırakıldığı iddiasıyla mahkemeye yapılan başvuru” sonuçlanana kadar durdurulmasına hükmetmiştir. Bu durum, öğrencinin hukuki ve kişisel haklarının korunması açısından önem arz etmektedir.
Kararda, ABD hükümetinin tarafının, 1 Nisan 2024 gün sonuna kadar mahkemeye gerekli savunmayı sunmasının beklendiği belirtilmiştir. Bu süreç, Rümeysa Öztürk’ün avukatı tarafından verilen hukuki mücadelenin ilerleyişini etkileyecektir.
Öztürk, Massachusetts eyaletindeki Tufts Üniversitesi‘nde doktorasını sürdüren bir Türk öğrenci olup, 25 Mart akşamı arkadaşlarıyla birlikte iftar yapmaya giderken yüzleri maskeli altı ICE (Yabancı Hatalar ve Gümrük İdareleri) görevlisi tarafından gözaltına alınmıştır. Bu olay, Öztürk’ün eğitim hayatının yanı sıra kişisel yaşamını da derinden etkilemiştir.
Ayrıca, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Öztürk’ün öğrenci vizesinin iptal edildiğini ve dolayısıyla sınır dışı edileceğini kamuoyuna duyurmuştur. Rubio açıklamasında, Rümeysa Öztürk gibi “Hamas destekçisi” ve (İsrail karşıtı) “deliler” olarak tanımladığı 300’den fazla yabancı öğrencinin vizesinin iptal edildiğini de belirtmiştir. Bu durum, özellikle eğitim gören uluslararası öğrencilerin durumunu merak konusu haline getirmiştir.
Öztürk’ün durumu, hem kişisel hakları açısından hem de uluslararası öğrenci toplulukları için önemli bir çıkış noktası olmuştur. ABD’deki eğitim kurumlarına gelen yabancı öğrencilerin kimlikleri ve hareketleri üzerinde artan baskılar, bu tür hukuki süreçlerin sıklıkla yaşanmasına sebep olmaktadır. Böylece, yargıç Casper’ın verdiği karar, yalnızca Rümeysa Öztürk’ün durumu için değil, aynı zamanda benzer durumda olan diğer öğrenciler için de bir umut teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk’ün davası, ülkedeki göçmen politikalarına karşı duyulan endişeleri artıran bir örnek teşkil etmektedir. Kendisi ve avukatı, bu hukuki sürecin sonucuna ulaşıncaya kadar mücadele edeceklerini belirtirken, olayın yankıları uluslararası alanda da ses bulmaya devam edecektir. Öztürk’ün karşı karşıya kaldığı durum, hukukun üstünlüğü ve insan hakları bağlamında geniş bir tartışmaya yol açmakta ve bu tartışmaların seyri merakla izlenmektedir.
