Dünya her zaman artan bir ivme ile değişime uğramaktadır. Teknolojik Devrimlerin bunda etkisi büyüktür.
Dijital Çağ, Endüstri 4.0, Robotik Çağ ve Yapay Zeka Dönemi gibi terimleri sıklıkla duyuyoruz. Özellikle, bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızla gelişmesi, otomasyonun yaygınlaşması ve yapay zekanın hayatımızla bütünleşmesi, bu dönemi şekillendiren temel unsurlar arasında yer alıyor. Bu değişim, üretim yöntemlerinin yanı sıra, insanların iş yapma şekillerinde ve sosyal ilişkilerinde de köklü dönüşümlere neden olmaktadır.
Dördüncü Sanayi Devrimi olarak adlandıranlar da var bu çağı. Bu sürecin elbette ekonomik, kültürel ve sosyal yaşamlarda köklü bir şekilde değişikliklere neden olduğunu biliyoruz, yaşıyoruz. Ancak bu süreçlerin kimler tarafından yönetildiği üzerine düşünmek gerekli. Ülkemizi, kentlerimizi ve yaşam alanlarımızı bu hızlı değişim sürecinde yöneten aktörler kimler? Hangi yöntemleri kullanıyorlar? Bu durum, insanın aklına Niccolò Machiavelli’nin “Prens” adlı eserindeki tespitler ve öneriler gelmesine neden oluyor. Acaba Machiavelli’nin öğretileri, günümüzde de geçerli ve uygulanabilir mi? Uygulayan liderler var mı?
İlk bakışta evet, uygulanmaktadır ve dünyada pek çok ülkenin birer “Prens”i bulunmaktadır. Machiavelli’ye göre, politika ahlaktan bağımsızdır ve yalnızca güçlü liderler başarılı olabilir. Böyle bir yönetim anlayışında halkın desteği önemlidir, ancak tek başına yeterli değildir. Ayrıca, şans ve fırsatların iyi değerlendirilmesi, savaşın kaçınılmaz olduğunun kabul edilmesi ve güçlü bir orduya sahip olunması gerektiği vurgulanır.
Machiavelli’nin önerilerine gelince, güçlü ve kararlı olmak, sevilmekten çok korkulmak gerektiği, ihanet ve entrikaları iyi yönetmek gerektiği şeklindedir. Liderler, ordularının gücüne güvenmeli ve güçlü bir imaj oluşturmak için çaba göstermelidir. Aynı zamanda, ahlaki değil etkili olunması ve şansa güvenmek yerine stratejilere odaklanılması gerektiğini savunur.
Günümüz dünyasında da Machiavelli’nin öğretilerinin uygulandığını gözlemlemekteyiz. Bugünün liderleri, Machiavelli’yi dikkate alarak, güçlü ve kararlı imajlar oluşturmaya çalışmaktadırlar. Medyayı ve sosyal medyayı çıkarları ve amaçları doğrultusunda kullanarak, değiştiremeyecekleri olgulara karşı algılar yaratmakta ve iktidarlarını sürdürmeye yönelik stratejiler benimsemektedirler. Pragmatik ve çıkarcı politikalarıyla ahlakı değil, iktidarlarını öncelemektedirler. Ayrıca, askeri, politik ve ekonomik ittifaklar kurarak güçlerini güvence altına almaya çalışmaktadırlar.
Machiavelli, korku ve sevgi dengesinin sağlanması gerektiğine de vurgu yapar. Nefret edilmeyecek kadar bir mesafe gözetmek ve rakiplerin iyi analiz edilmesi konularında önerilerde bulunur. Ülkemizdeki liderlere ve liderciklere bu perspektiften bakarak durum değerlendirmesi yapmak, oldukça önemli bir yaklaşım olabilir.
Bütün bunlar tamam da, eğer başınızda bir narsist, kindar ve pragmatik bir lider varsa ne yaparsınız? Bu, hem bireyler hem de toplumlar için sıkıntılar yaratabilecek bir durumdur. Zira, bu tür liderler, yalnızca kendi çıkarlarını öncelikler olarak belirleyebilir ve bu da derin toplumsal çatlaklara yol açabilir. Bu noktalarda, toplumların nasıl başa çıkacaklarına dair stratejiler geliştirmeleri büyük önem taşımaktadır.