Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı. Gerekçesi terör ve yolsuzluk. Sonra yolsuzluk suçlamasından tutuklandı ve kaçma şüphesi nedeniyle cezaevine kondu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, gözaltına alındıktan kısa bir süre sonra yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı ve kaçma şüphesi gerekçesiyle cezaevine gönderildi. İmamoğlu’nun tutuklanma süreci, Türkiye’de oldukça tartışmalı bir dönemin parçası olarak öne çıkıyor. Özellikle yandaş medya üzerinden yürütülen terör ve yolsuzluk tartışmaları, olayın boyutunu daha da derinleştiriyor. Bu süreçte birçok belediyeye kayyum atanması ve bazı meclis üyelerinin tutuklanması dikkat çekiliyor. Medya üzerinden sürekli olarak İmamoğlu’nun görevden alınabileceği mesajları da veriliyor. İmamoğlu’nun diplomasının iptali ise kamuoyunda geniş yankı uyandırıyor.
Olayın gelişimi çerçevesinde, polis evine giderek İmamoğlu’nu gözaltına alıyor ve 4 günlük gözaltı süresi ilan ediliyor. Terörizede tutuklanan başkanların yerine kayyum atanması beklenirken, başka bir sebeple tutuklanan başkanlar ise görevden alınıyor. CHP yönetimi, durumu fark ederek aniden Saraçhane’ye yöneliyor ve halkı iftar sonrası miting için davet ediyor. Saraçhane’de toplanan kalabalık, “demokrasi için hak, hukuk, adalet” sloganları atarken, İmamoğlu yolsuzlukla suçlanarak Silivri’ye gönderiliyor. 26 Mart 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi başkan vekilini seçiyor.
CHP açısından bu süreçte iki stratejik başarı elde ediliyor. İlk olarak, Türkiye genelinde partiye katılımlar artarken, gençlerin demokrasi için meydanlarda toplandıkları görülüyor. İkinci olarak ise, Saraçhane’deki İBB binasında kalınarak, 4 saat süreyle binanın “korunması” sağlanıyor. Başsavcılığın, “şimdilik gerek görülmedi” açıklamasıyla birlikte zaman kazanma stratejisi izleniyor. Bu zamanın, CHP lehine kullanılması, Saraçhane’deki kalabalığın büyümesiyle sonuçlanıyor. Kayyum atanması durumunda yaşanacak olası çatışmaların engellenmesi adına, yalnızca öğrenci ve gazeteci tutuklaması gündeme geliyor.
Bu dönemde gerçekleştirilen mitinglere katılan gençlerin sayısı oldukça yüksek. Mitinglerde görülen pankartlarda ise “hak, hukuk, adalet” gibi ifadeler dikkat çekiyor. Özgür Özel’in gençlere küfürden uzak durmaları konusunda yaptığı uyarılar, mitinglerin olumlu bir üslupla yapılmasını sağlıyor. Bununla birlikte, İstanbul’un dışında Ankara, İzmir ve Bursa gibi birçok ilde gerçekleştirilen gösterilere polis müdahale ediyor. Ancak gençlerin tuttukları Türk bayrağı ve Atatürk posterleri, misafirperver bir tutumla dikkat çekiyor.
1968 kuşağının gençlik hareketleri, ideolojik bir çerçevede gelişirken, 2025’teki eylemlerde ideolojik görüş farklılıkları bir kenara bırakılarak, milli değerlere sahip çıkan bir gençlik hareketi öne çıkıyor. Bu durum, gençlerin geniş kitlelerce benimsenmesini sağlıyor. Gençler, Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir umut olarak öne çıkarken, ailelerini ikna ederek siyasette değişim yaratacak bir kesim oluşturmaya başladıkları görülüyor. Ecevit’in iktidar yürüyüşü döneminde olduğu gibi, gençlerin barışçıl eylemleri ve siyasi görüşleri, CHP’nin iktidara giden yolunu açan unsurlar arasında yer alıyor.
Sonuç olarak, gençlerin düşünceleri ve önerileri, partilerin geleceği açısından belirleyici bir rol oynayacak gibi görünüyor. Bu dönemde gençlerin
