Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun, üniversite diplomasının iptal edilmesi ve 19 Mart’ta gözaltına alınarak ardından yolsuzluk iddiasıyla tutuklanmasını değerlendirdi. Amor, İmamoğlu’nun bu süreçteki durumunun, “kesinlikle Türkiye’deki demokrasiye vurulan en büyük darbelerden biri” olduğunu ve Türkiye’nin Avrupa’daki geleceği açısından önemli bir tehdit teşkil ettiğini vurguladı.
Çifte standart eleştirisi
Nacho Sanchez Amor, Türkiye’deki durumu değerlendirirken, “Aynı gün, öğleden sonra hem yolsuzluk hem de terörizm suçlamalarının paralel ve örtüşen şekilde yapılması gerçekten inanılmaz” şeklinde konuştu. Bu tür suçlamaların farklı zamanlarda ortaya çıkabileceğini belirten Amor, “Ancak aynı gün tamamen farklı suç türlerinden suçlamalar yapılması, suçlamaların yapay doğasını açıkça ortaya koyuyor” şeklinde görüş bildirdi. Ayrıca, İstanbul Başsavcısı’nın muhalefet üyeleri, barolar ve diğer birçok kişi üzerindeki davalarda özel rolü üzerine daha derin bir analiz yapılması gerektiğine inandığını ifade etti.
İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından gerçekleşen ve tutuklanmasıyla devam eden protestoların polis müdahalelerine dair düşüncelerini paylaşan Amor, “Burada bir çifte standart olduğunu” vurgulayarak, bazı Avrupa medya kuruluşlarının Türkiye’deki protestolara yönelik polis baskısını, bundan önceki dönemde Gürcistan’ın Tiflis şehrindeki protestolarla aynı şiddette değerlendirmemelerinin dikkat çekici olduğunu belirtti. Amor, “Her halükarda, Türkiye’deki protestolar barışçıldır” ifadesini kullandı.
Amor, açıklamalarına devam ederek, “Hükümete yakın medya organlarının sadece birkaç izole olayı haber yapması ve barışçıl bir şekilde olayları protesto eden insanları göstermemesi, gerçeği saklama paniklerini” ifade etti. Ayrıca Türkiye’deki birçok medya kuruluşunun hükümetin propaganda aygıtları haline geldiğini öne sürdü. “Türkiye dışındaki insanlar, ülke içinde olup bitenleri ana akım yerel medya tüketicilerinden çok daha hızlı öğrenebiliyorsa, bu gerçekten büyük bir utançtır” diyerek medyanın durumuna eleştirilerde bulundu.
Amor’un bu açıklamaları, Türkiye’deki siyasi ortamın ve basın özgürlüğünün geldiği noktayı gözler önüne seriyor. İmamoğlu’nun durumu ve yaşanan protestolar, sadece İstanbul’u değil, genel anlamda Türkiye’deki demokrasi ve ifade özgürlüğünün nasıl tehdit altında olduğunu da göstermekte. Ayrıca, Avrupa’dan gelen bu tür eleştirilerin, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri üzerinde de önemli etkileri bulunabileceği belirtiliyor.
Kaynak: Haber Merkezi