İzmir Barosu tarafından düzenlenen konferansın açılış konuşmasını İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Özden Kaboğlu yaptı. Kaboğlu, konuşmasında Türkiye’deki hukuk sisteminin durumu hakkında dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. “Bugüne kadar birçok askeri müdahale yaşandı, bu müdahalelerin ardından genellikle hukuk devletinde bir normalleşme süreci yaşandı. Ancak 2017 yılıyla birlikte bu süreçte bir kopma yaşandı ve 200 yıllık hukuk mirası reddedildi,” dedi.
Kaboğlu, 2017 sonrasında hukukta önemli bir gerileme kaydedildiğini, bu süreçte anayasa ve hukukun hiçe sayıldığını vurguladı. “Kişi iktidarının fetişleştirilmesi başladı, hükümetin hesap verebilirliği ortadan kalktı. Artık hükümet ve devlet tek kişinin elinde birleşti,” ifadelerini kullandı. Kaboğlu, özellikle son üç haftada yükselen keyfi yönetim uygulamalarının insanların haklarını ihlal ettiğini ve bu durumun otoriter bir hükümet şekline dönüştüğünü belirtti.
Kaboğlu, “Tutuklanan sanatçıların anayasal hakları kullanıyoruz demesi umut ışığıdır. Bu hakları nasıl kullanacağımız sorusunda cevap barolardır; çünkü barolar adaletin bel kemiğidir. Türkiye’de 200 binden fazla avukat bulunmaktadır ve barolar, savunmayı daha güçlü bir şekilde üstlenmektedir,” açıklamasında bulundu. Ayrıca, barolara düşen görevin anayasanın kaldırılamayan hak ve özgürlüklerini sahiplenmek olduğunu söyledi.
İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz ise konuşmasında, hukuk devletinin temeli olan hukukun üstünlüğünün sağlanabilmesi için yargının bağımsız olması gerektiğini belirtti. Yılmaz, “Yargının bağımsızlığının teminatı savunma mesleğidir,” dedi ve bu mesleğin sesinin kısıldığı takdirde, yurttaşların adil yargılanmasının tehlikeye gireceğini vurguladı.
Yılmaz, geçmişte yaşanan birçok olaya atıfta bulunarak, “Devletin olmadığı yerlerde barolar var. Cumhurbaşkanlığından tarafsızlık beklenemez,” dedi. “Devlet yoktu, barolar vardı” ifadesiyle, Türkiye’deki mevcut duruma eleştirilerde bulundu. “Vatandaşların yalnızlaşmaması için avukatların yanında olmalıyız,” diyerek bu konudaki kararlı duruşunu ortaya koydu. Ayrıca, “Faşizm olan rejimde avukatlar hedefe konulur,” diyerek avukatlığa dair artan tehditlerden bahsetti.
Kürt sorununa ve barışçıl hareketlere de dikkat çeken Yılmaz, “Sokakta boykot yapan her genci korumak bizim görevimiz,” dedi. “Özgürlüğü savunmak demek, hukukun üstünlüğüne sahip çıkmak demektir,” diye ekledi.
Konferansta Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Bahar Gültekin Candemir de söz aldı ve Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini belirtti. Gültekin, “Yargı süreçlerine doğrudan müdahale ile karşı karşıyayız,” diyerek yargının bağımsızlığının ciddi bir tehdit altında olduğunu belirtti. Türkiye’deki avukatlardan ve gazetecilerden bahsederek, “Anayasal hakların ihlali gözler önüne serilmektedir,” dedi.
Konferansın sonunda Cumhuriyet Halk Partisi Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal ise hukuk mücadelesini vurguladı. Tanal, “Bugün avukatlar burada konuşmazsa, adalet de konuşmaz,” diyerek avukatların sesinin ne kadar önemli olduğunu dile getirdi. Tanal, Türkiye’deki sistemin çürüdüğünü ve adaletin sağlanması için yeni bir sisteme geçilmesi gerektiğini savundu.
Tanal, avukatlık mesleğinin artık sadece meslek değil; bir mücadele alanı haline geldiğini söylerken, gençlerin önünde bulundukları zor koşullara karşı durmak gerekliliğini de vurguladı. “Barikat