Gemi Sökümcüler Kapasite Artışına Gidecek: Devlet Görevlileri Neden Durmuyor?
1993 yılında kurulan gemi sökümcüler, bugüne kadar Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED) hazırlamaktan muaf tutulmuşlardı. O yıllarda, Çevre Bakanlığı’nın dahi bulunmadığı bir dönemde, bu firmalara verilen ÇED Raporu muafiyeti, çevre açısından oldukça olumsuz sonuçlara yol açtı. Doğanın, bu süreçlerin yarattığı zararları nasıl hissetmediğini veya etkilemediğini sorduğumuzda, bu kesimlerin çalışmalarıyla doğanın kirlenmediğini düşünmek, made of wacky logic olarak karşımıza çıkıyor.
Gemi sökümcüler, genel itibariyle şüpheli işlerle tanınan kurnaz tiplemeler olarak bilinirler. Bu grupların isim değişikliği yaparak kendilerini Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği olarak tanıtması, sadece kelime oyunu değil; aynı zamanda toplum nezdinde yarattıkları algının da bir göstergesidir. Bu isim değişikliği ile birlikte “söküm” yerine “dönüşüm” kullanarak daha sempatik bir imaj oluşturmaya çalışıyorlar.
Şu sıralar ÇED Raporu alacaklarını duyuruyorlar, yani kapasite artırımları için çevresel ölçütleri göz önüne alacaklar. Ekolojistlerin ve çevreci aktivistlerin bu durumu takip etmelerini ve bu tür uygulamalara karşı çıkmalarını önemsiyor ve saygı duyuyorum. Ancak, bu firmaların niyetlerinin şeffaf olmadığını belirtmekte fayda var. ÇED Raporu ile yapılacak kapasite artırımları, Türkiye’nin yeniden tehlikeli atık çöplüğüne dönüşmesine yol açabilir.
Bu gemi sökümcüleri kimdir? Hangi sanayi kültürüne ve eğitim süreçlerine sahiptirler? Gerçekten sanayicilik yapıyorlar mı? Yatırım yapar, üretim araçlarını geliştirir ve araştırma yaparlar mı? Yoksa sadece toplumda bir algı yaratmak için harekete mi geçiyorlar? Gemi söküm process’inin nasıl yönetilmesi gerektiğini bile bilmeyecek durumdalar. Alacakları ÇED Raporları ile çevrecilerin tepkilerini aşmayı hedefliyorlar fakat bu durumun mahkeme kararlarına ne kadar saygı gösterecekleri büyük bir soru işareti.
ÇED Raporlarının bir ciddiyet taşımadığını, kes yapıştır yöntemleri uygulandığını ve ilgili sektöre özgü olmayan belgelerin hazırlandığını biliyoruz. Bu firmaların, raporların gerekliliklerine uyacaklarını vaat eden kimseleri denetleyen de yok; mahkemelerden alınan yürütmeyi durdurma kararlarına dahi uymadıkları gözlemleniyor. Çevrecilerin karşı durdukları ve mahkemelerden yürütmeyi durdurma kararı aldıkları süreçte, gemilerin söküm işleminin çoktan tamamlandığını ve zarar verilmiş olduğunu görmeleri bu mantıksız durumu daha da zorlaştırıyor.
ÇED Raporları, madencilikte olduğu gibi gemi söküm sürecinde de yutturmaca şeklinde işleyecek görünüyor. Karşı durmak, öncelik olarak havuzlarda sökümün gerçekleşmesini sağlamak gerekiyor. Gemi Söküm Yönetmeliği’ne, üniversitelerin ilgili bölümleri ve meslek odalarından uzmanların dahil edilmesini sağlamak için harekete geçmeliyiz.
Bu süreçte devlet görevlilerinin, ekolojik ve çevre örgütlerinin temsilcileri olmadan hareket etmesi, sağlıklı bir sonuç yaratamaz. ÇED, gemi sökümünü kapsayan bir süreç olmalı; ama bu sürecin başarılı olabilmesi için havuzlarda gerçekleşmesi gerekli. Eğer havuzlar yoksa, ÇED Raporları sadece gemi sökümcülerinin direnişini kırmak ve tekelleşmelerine izin vermek için bir araç haline gelir.
Deniz Kuvvetleri’ne ait Alaybey tersanesinde olduğu