1. Haberler
  2. SİYASET
  3. Bahçeli: ‘İsrail, Terör Devleti Olma Yolunda’

Bahçeli: ‘İsrail, Terör Devleti Olma Yolunda’

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bahçeli, MHP TBMM Grup Toplantısı’nda gerçekleştirdiği konuşmada, geleceğin aydınlığının, yalnızca onu hak edenlerin katkısıyla ortaya çıkacağına dikkat çekti. Bu bağlamda, iyimserliklerini ve güçlü inançlarını kararlılıkla korumalarının dışında, herhangi bir alternatife asla açık olmadıklarını belirtti.

Bu aydınlığın kesintisiz bir şekilde hem ışık hem de ısı yaymasının, ulusal birlik ve kardeşliğin yanı sıra toplumsal uzlaşma ve dayanışmanın varoluş enerjisine doğrudan bağlı olduğunu vurgulayan Bahçeli, istikbal görüşlerinin, Türk milletinin dünya üzerinde ulaşmayı arzuladığı en yüksek seviyeyi hedef alan ve uzun vadeli bir perspektifi ifade ettiğini kaydetti.

Bahçeli, esas meselenin ufkun ötesine bakmak ve bu sayede olası fırsatları, ödülleri ve zorlukları zamanında öngörebilmek olduğunu ifade etti.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yeterli değildir. Kesinlikle ufkun ötesini de görmeli ve bilmelidir.” sözünü hatırlatan Bahçeli, uzakları yakınlaştıran, mesafeleri kısaltan, riskleri ve tehditleri doğru değerlendiren, asırlara ait fikirlerini yayarak zamanı her açıdan kuşatan milli yüreklerin tarihe kalıcı izler bırakmaya sürekli aday olduğunu söyledi.

Bunu başarabilmek için sağlam bir tarih bilincine duyulan ihtiyacın kesin olduğunu belirten Bahçeli, “Ne konuşuyorsak, hangi uyarıları yapıyorsak, bilhassa bilinmesini isterim ki, mutlaka tarihi dayanakları ve haklı gerekçeleri vardır. Yaşanan milli deneyimlerin rehberliğinde yozlaşmayı yok edebilir, zorlukları aşabilir, yönümüzü belirleyebilir, yükümüzü hafifletebiliriz, yürüyüşümüzü güvenli bir şekilde sürdürebiliriz.” dedi.

Bahçeli, ekonomik teorilerde belirtildiği üzere, marjinal büyümenin ekonomik bir hale gelmediyse öne çıkan durumun zenginleşme değil, yoksullaşma olduğunu kaydederek, milletlerin yaşamında istikrarlı büyümenin ve ulaşılabilir hedeflerin marjinal temelde açıklanamayacağını, buna dair herhangi bir sınır konulamayacağını ifade etti.

Buna ek olarak, sürekli büyüme sürecinin sonlu bir gezegenin çevresel sınırlarına çarpması durumunun uzun zamandır sorgulandığını belirten Bahçeli, şöyle devam etti:

“1970’li yıllarda Roma Kulübü’nün liderlik yaptığı bu sorgulamanın merkezinde şanslı azınlıklar, gelir ve servet birikimiyle öne çıkan gelişmiş ülkeler değil, aksine az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler yer almaktadır. Ekonomi, siyaset, enerji, eğitim, teknoloji, ticaret, sanat, spor, tarım, sanayi, sağlık ve turizm gibi pek çok alanda dünya hakim güçlerinin tek taraflı dayatmalarına tehlikeli bir şekilde maruz kalmıştır. Adaletsizliğin kökleşmesi, ahlaki çöküş, manevi erozyon, insani felaketler, dünyanın dört bir yanına sızmış ve egemen olmuştur. Zorbalığa dayanan güç kullanımı, suçluları kayıran öznel hukuk düzenlemeleri, güçsüzlerin onuru ve insan hakları üzerinde kanlı baskı yapan bir ortam oluşturmuştur.

Yok edici makine, soykırım çetesi olan Siyonist barbarların geçmişteki duraksamaları, insanlık ve uluslararası hukuk adına hiçbir baskı, eleştiri veya kınama dikkate almaksızın sürdürmesi, sadece utanç dolu bir anıt değil, aynı zamanda bizleri sürekli tetikte olmaya mecbur kılan bir saldırganlık ve haydutluk anarşisidir. İsrail tehdidi ciddi boyutlara ulaşmış, sözün ağırlığı tamamen yitirilmiştir.”

Bahçeli, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’nün bölge güvenliğine katkı sağlamakta olduğunu hatırlatarak şunları dile getirdi:

“İsrail öyle bir aşamaya gelmiştir ki, bir yandan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ni istenmeyen kişi ilan ederken, diğer yandan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne düzenli saldırılar gerçekleştirmektedir. Bu bir çılgınlık halidir. Kontrolünü kaybeden sahte bir devlet, şiddet konusunda tüm düğmelere gözünü kapatarak basmaktadır. ‘Sahte devlet’ ifadesini kullanıyorum çünkü İsrail, uluslararası hukukun evrensel ilkeleri doğrultusunda devlet olma kimliğinden hızla uzaklaşmış, bir cinayet aracı haline gelmiştir. Batı Şeria ve Gazze’den sonra Lübnan’ı işgal ve tahrip etme planı sistematik olarak yürütülmektedir. İsrail’in hiçbir yaptırım veya ceza takibi olmaksızın hareket etmesi, alçaklığının, korkunç azgınlığının ve hak tanımamazlığının bir motivasyon kaynağı olmaktadır.

Birleşmiş Milletler ise çaresiz, pasif, korkak bir konumda bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi derin bir sessizliğe gömülmüştür. Uluslararası toplumun derhal harekete geçmesi gerekmektedir. İslam ülkeleri, üç maymunu oynamak yerine ahlaki bir duruş sergileyerek eylemde bulunma sorumluluğunu üstlenmelidir.”

İsrail Maliye Bakanı’nın, vaat edilen topraklar ve büyük İsrail hayalini anlatırken hedef ülkeleri tek tek sıraladığını belirten Bahçeli, “Bu kibirli itiraf bile henüz anlamlı bir uyanışı tetikleyememiştir. Böyle devam edemez, akan kana sadece gözlemci olamayız. İnsanlık vicdanının yok olup gitmesine daha fazla kayıtsız kalamayız. Tekrar ediyorum, Birleşmiş Milletler derhal güç kullanmalıdır, suçlular tarih önünde ve adaletle yüzleşmelidir. İsrail’in savaşı bölgeye yayma çabaları, Lübnan’dan sonra Suriye’yi işgal niyetleri, üstüne basa basa ifade ediyorum ki, Türkiye ve mazlum milletler için ciddi bir güvenlik tehdididir. Bu duruma kayıtsız kalınması, sınırlarımıza dayanacak nitelikte bir Siyonist saldırganlığın ve arkasındaki küresel emperyalizmin gerçek amacını açıkça ortaya koymaktadır, herhangi bir ihmal ağır sonuçlar doğuracaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Ucuz normalleşme arayışları kesinlikle maksatlıdır”

CHP yönetiminin karşılaştıkları gelişmelere “ilkesiz, duyarsız, çelişkili ve bulaşıcı bir siyasetle” yaklaşmasının oldukça kaygı verici olduğunu belirten Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:

“Mahalle yangın içerisindeyken CHP’nin ısrarla boş polemiğe girmesi, kaçış yolları araması ve dedikodu yapmak için çabası, zayıf bir siyaset biçiminden başka bir şey değildir. Normalleşme çağrısında bulunanlara samimi bir hatırlatma yapmanın zamanı gelmiştir. Hiç kimse unutmasın ki, gerçek anlamda normalleşme 1999 yılında kurulan 57. Cumhuriyet Hükümeti ile gerçekleşmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi ile Demokratik Sol Parti’nin koalisyon hükümetinin bir araya gelmesi, o güne kadar süregelen ideolojik katılıkları ve siyasi karşıtlıkları aşmakla kalmamış, aynı zamanda milli birlik ve dayanışma duygusunu güçlendirmiştir. Yıllarca kuzey-güney olarak ayrı düştüğümüz siyasi bir geleneği, Türkiye ve Türk milleti temelinde bir araya gelerek hizmet etmedik mi? Karşılıklı saygı ve anlayış içinde normalleşmeyi hayata geçirmedik mi? Ucuz normalleşme önerileri bence art niyetlidir, zira bu konu 25 yıl önce samimi bir el sıkışma ve kucaklaşmayla halledilmiş ve yepyeni bir normalleşme ortaya çıkmıştır. Normalleşmede takıntılı davrananlara diyorum ki, geçiniz bunları, siyasi tarihimize bir göz atın, orada aradığınızı mutlaka bulacaksınız.”

Geçtiğimiz hafta İsrail saldırıları ve Orta Doğu’daki gelişmelere dair Meclis Genel Kurulunda kapalı oturum yapıldığını hatırlatan Bahçeli, “Kapalı oturumdan sonra Özgür Bey’in açıklamaları hem ucuz hem de son derece sorumsuzca bir tutumdur.” dedi.

Bahçeli, muhalefetin Türkiye’ye yabancılaşmasının, milli birlik ve beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyaç duyulan bir dönemde hezeyan nöbetine girmesinin siyasi ve demokrasi hayatı açısından ciddi bir sorun olduğunu ifade ederek şöyle devam etti:

“Daha kötüsü ise Özgür Bey’in yanından hiç ayrılmayan, ikili görüşmeleri kimlerin yaptığı belirsiz olan bir eski büyükelçinin milli gerçeklerle çelişen ifadeleridir. Hükümetin İsrail ve ABD karşısındaki tutumunu, Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ ilkesine ihanet olarak değerlendirip, Türkiye’nin güvenlik endişelerini gereksiz bulan birinin İsrail’in diplomatik temsilcisi gibi konuşması, eğer mankurtluk değilse, en aşağılık durumdur. İsrail ve destek bulduğu ülkeler, terörizmin ana destekçisidir. Bunları yok saymak, köleliğe rıza göstermek, küfre diz çökmek ve zillete boyun eğmek demektir. CHP’nin durduğu nokta Türk milletinin durduğu noktayla örtüşmemektedir. CHP’nin bakış açısı, Türkiye’nin milli hedefleri ile aynı doğrultuda değildir. En temel milli konularda uzlaşmamayı sürdürmek, düşman niyetlerin vatanımıza ulaşmasına kapı aralamaktır. Belirttiğim gibi, huylandan vazgeçmeyecekler ama biz yine de CHP’den umudumuzu yitirmeyeceğiz; Türk milletinin yanında zorunlu olsa bile makul bir tutum alacakları günü sabırla bekleyeceğiz.

“Türk mü yaman siyonist eşkıyalık mı, tüm dünya görsün”

Hızla İsrail terör devletine karşı ortak bir direniş hattı oluşturulması ve Birleşmiş Milletlerin operasyonel askeri gücünü sahaya yansıtması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, “Bunu bölge ve dünya barışı için acilen yapmalıdır. Eğer bu konuda cesaretleri yoksa, şunu öneriyorum: Muhatap ülkeler, yeter ki araya girmesinler, yeter ki yolumuzu açsınlar, yeter ki gözlerini kapatsınlar ve kahramanlığımızı görsünler. Orta Doğu’nun huzura kavuşturulduğunu, Türk mü yaman siyonist eşkıyalık mı yaman, tüm dünya görsün.” dedi.

Hizbullah’ın İsrail’in Hayfa kentinin güneyindeki askeri üssünü İHA’larla vurmasının çatışmaların alevleneceğinin bir göstergesi olduğuna dikkat çeken Bahçeli, “Sadece Orta Doğu değil, tüm dünya tehlikelerle dolu bir ortamda, belirsizlikler içerisinde bulunmaktadır. Bu nedenle çok dikkatli olmalıyız.” şeklinde konuştu.

Lübnan’daki vatandaşların zamanında ve başarılı bir şekilde tahliye edilmesinin bugünkü sıkıntılı atmosferde milleti rahatlatan bir gelişme olduğunu belirten Bahçeli, “Kuzeyde yaşanan Rusya-Ukrayna savaşı, güneyimizin baştan sona kaosa sürüklenmesi, batımızdaki Yunanistan’ın tahrik edici tutumları, doğumuzda ise silahlı bölücü terörün çirkin emelleri, vatanımızın ayağa kalkması için gerekli ve yeterli şartların oluştuğunun en bariz göstergesidir.” dedi.

MHP’nin hem içeride hem de dışarıda barışın egemen olmasını içten bir şekilde arzuladığını belirten Bahçeli, “Çatışma asla bir çözüm değildir. Savaşın galibi yoktur. İsrail’in Orta Doğu’da tarihi bir yenilgiye uğraması kaçınılmazdır. 1967 sınırlarında, bağımsız, coğrafi bütünlüğü olan ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti tanınmalıdır. İsrail ile Filistin arasında iki devletli bir çözüm dışında başka bir yol mevcut değildir.” ifadelerini kullandı.

“Önceliğimiz ülkemiz ve milletimiz, ardından partim ve ben”

Bahçeli, siyaseti, etrafı çevrilmiş bir ring alanı ve siyasetçileri de üzerine bahis oynanan boksörler olarak nitelendirerek, Türkiye’nin mevcut hassas döneminde herkesin sorumluluk bilinciyle ve uzlaşmaya yatkın bir tutum sergilemesinin önemli bir dilek olduğunu vurguladı.

İster bireysel isterse toplumsal düzeyde huzurlu, mutlu, dengeli bir yaşamın ahlaki bir boyutunun bulunması ve korunmasının büyük önem taşıdığını belirten Bahçeli, bu ahlaki boyutun uyum içinde ve eşzamanlı olarak korunmasının sorun çözme kültürünü destekleyeceğini, “biz” duygusuna güç katacağını ifade etti.

Her şeyin Türkiye için olduğunun altını çizen Bahçeli, “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” ilkesinin siyasetlerinin temelini oluşturduğunu belirtti.

Bahçeli, 29 Ekim itibarıyla Erzurum’dan başlayacak “Bir ve Beraber Hilale Doğru Türkiye Toplantıları”nın, birleştirici ve bütünleştirici bir siyaset anlayışının önemli bir yansıması olduğunu vurguladı.

“Devlet, millettir; millet de devlettir”

Omurgasız bir bedenin sadece ceset olacağını dile getiren Bahçeli, “Biz ceset olmaya değil, aziz milletimiz, güzel vatanımız ve geleceğimiz için diri olmanın mücadele ve azmindeyiz.” dedi.

Tarihin unutulmuş ve solmuş sayfalarından çıkarılan pek çok acı ve güzel anıyla geleceğin yol haritasını çıkararak bağımsızlığı ve milli varlığı korumanın derdinde olduklarını ifade eden Bahçeli, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Tarih sadece geçmiş olayların derlenip sunulmasıyla sınırlı kalamaz. Yayı ne kadar geriye çekersek oku o denli uzağa atmamıza benzer şekilde, ne kadar geriye bakarsak, o kadar uzağı görmemiz kaçınılmazdır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişin köprüsü TBMM’dir. Hazırlık ve mayalanma dönemi, kongreler aracılığıyla, yani demokratik yollarla gerçekleştirilmiştir. Temel varlık olarak, aşağıdan yukarıya yönelen seçim ve temsiliyet ağı üzerinde durulmuş, katılımcılığın esas alındığı kongre hareketleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun içine düştüğü derin buhranın ancak demokrasi ile çözülebileceğini göstermiştir.

Kısacası, Türkiye Cumhuriyeti bir demokrasi zaferi, mücadele dolu bir dönüşüm, büyük bir halk hareketinin sonucudur. Millet, devleşmiş, devletleşmiş ve müstevli akınları durdurmuştur. Anlatmak istediğim özetle şudur: Türk devlet felsefesine her açıdan baktığımızda, devlet millettir, millet de devlettir. Devlet, ülkesi ve milletiyle bir bütün olarak varlık gösterir. İkisini ayırmak ya da birbiriyle çeliştiren bir tutum sergilemek, sadece fahiş bir hata değil, aynı zamanda devletin onurunu ve saygınlığını kabullenemeyen yeni tür demokrat yobazların yanılgısıdır.”

Bahçeli, “Coğrafyamız tartışılırsa, milletimiz; milletimiz tartışılırsa, devletimiz; devletimiz tartışılırsa, bayrağımız yok olacaktır.” şeklindeki ifadeyi hatırlatarak, “Devleti milletin bir parçası olarak görmek ve milleti devletten ayırmak, açıkça bölücülüktür ve son derece tehlikelidir. 9 Mart 1919 tarihli Beyannamesinde geçen Türk milleti ifadesi, anlamını bilenler için güçlü mesajlarla doludur.” dedi.

“Yeri geldiğinde, ortak ve milli değerlerde birleşme çağrısı yapar; yeri geldiğinde, vatan, millet, bayrak, ezan ve devlet için canımı vermeye hazırım.” diyecek olan Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüksek menfaatleri uğruna her ortamda ortak değerler etrafında birleşmeye ve dayanışmaya hazır olduklarını belirtti.

Bu elin yanlış anlaşılmamasının, açılan kolların, gülümseyen yüzün ihanet olarak yorumlanmasının asla affedilmeyeceğini vurgulayan Bahçeli, “Sakin yaklaşımımızı, sağduyumuzu, tavize yatkınlığımızı imha etmek isteyenlerin niyetini sorgularım.” diye konuştu.

Terörün demokrasinin düşmanı, özgürlüğün katili ve insan haklarının ihlalcisi olduğu konusunda Bahçeli, hem siyaset hem de terörün aynı yapıda olamayacağına dikkat çekti. Bahçeli, şunları kaydetti:

“Ya siyaset ya terör, ya siyaset ya da silah; bunlar arasında bir orta nokta yoktur. Bölücü terörün kökü kazınmalıdır ve Türk Yüzyılı içerisinde köklü kardeşlik pekiştirilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle müzakere etmesi, görüşmesi ya da anlaşma yolları araması sadece terör örgütünün yararına olacaktır. Daha önemlisi, Kürt kökenli kardeşlerimin terör örgütü ile hiçbir bağı, benzerliği ya da ilişkisi bulunmamaktadır.

DEM Parti’nin aklını başına alması, uzattığım eli sabote etmek için kargaşa yaratmaktan uzak durması herkesin yararinadır. Ayrıca, Kürt kökenli kardeşlerim bu oyunları fark etmiştir. 13 Ekim Pazar günü, Diyarbakır Yenişehir İstasyon Meydanı’nda yapılmak istenen kanunsuz mitinge katılım az olması ve bunun yanında marjinal bir grubun terör propagandası yaparken ülke ortamını germe girişimleri, hamdolsun olumsuz sonuçlanmıştır. Buradan Diyarbakırlı kardeşlerimi; soğukkanlı ve provokasyona gelmeyen tutumlarından dolayı kutluyor, hepsini sevgiyle kucaklıyorum.”

“Kana değil, kardeşliğe susadıklarını gösterin”

DEM Parti’nin “iradesini İmralı’ya rehin bırakmasının” siyaset ahlakıyla bağdaşmadığını belirten Bahçeli, “Türkiye’ye getirildiğinde ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen terörist başı, geldiğinde terörün sona ereceğini ve örgütün tasfiye edileceğini tek taraflı bir şekilde ilan etsin, ancak devletin terörle müzakere etmesini kimse, hiçbir koşulda beklememelidir. Hodri meydan, kana değil, kardeşliğe susadıklarını göstersinler.” dedi.

Günlerdir CHP ve “sözde yorumcuların” suyu bulandırmak için çaba sarf ettiklerini dile getiren Bahçeli, CHP’ye seslendi. Bahçeli, “CHP yönetimi, siyasete, akademik hayata ve medya ile bağlantılı olanları bize açıklasın. Dört parçalı büyük Kürdistan’ın kurulmasından yana mısınız, değil misiniz? Açıklayın da birlikte görelim. Kardeşlerimiz, kim ve ne yaptığını açıkça ortaya koysun.” ifadelerini kullandı.

Terör örgütünün taleplerini kabul etmenin, yeni saldırıların ve hain emellerin teşvikinde başka bir sonuç doğurmayacağını belirten Bahçeli, devletin terörle müzakere etmeyeceğini, müzakere etmeyeceklerini, kısacası kıyasıya bir mücadele sürdüreceğini ifade etti.

“Uzattığım el hesaplı bir el değildir”

PKK’nın önünde üç seçenek olduğuna dikkat çeken Bahçeli, yıllardır savundukları görüşleri yeniden yineleyerek, bu üç seçeneğin terör eylemlerini şart koşmadan sona erdirmek, silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmaları ve Türk adaletinin vereceği karara razı olarak cezasını çekmeleridir.

Bahçeli, 8 Kasım 2011 tarihinde yaptığı bir konuşmada söylediği, “Bunun dışındaki her yöntem, devletin teröre teslim olması ve teröristlerin önünde eğilmesi anlamını taşır ve kesinlikle bunu yapacak hiç kimseye gücü yetmeyecektir.” sözlerini hatırlatarak, görüşlerinin aynı çizgide olduğunu ve politikalarının ortada olduğunu vurguladı.

Siyasetin bir konuşma alanı, demokratik rekabet ortamı olduğunu belirten Bahçeli, teröristler ile konuşulacak, konuşarak çözülecek bir durum olmadığını ifade etti. Bahçeli, şöyle konuştu:

“Uzattığım elin başka yönlere çekilmesi, bu niyetle birleştiğimizi düşünmemnin anlamı ve amacı bellidir. Uzattığım el, samimi bir eldir. Bu el ‘Türkiye’de birleşelim, Türk milletinde kenetlenelim’ çağrısıdır. Günlerdir uzattığım elden farklı sonuçlar çıkarmaya çalışanlar, hata içinde sürdüreceklerdir. Aklında yalnızca Türkiye olan bir dava insanı olarak, elimi vatan, millet ve devlet için uzattığımı, dışarıdan sert rüzgarlar eserken, içimizde barışsever bir atmosferin mutlaka egemen olmasını arzuladığımı herkesin bilmesi gerekir. Biz, elimizi yeni bir süreç için değil, kardeşlik ve ortak kader için uzatıyoruz. Kısacası, düşüncelerimde sabitim.”

Türkiye’de iç cephenin dağılmayacağının güvencesinin, Türk milletinin tarihsel bağları ve birbirine bağlılığı olduğunun altını çizen Bahçeli, her partinin Türkiye’yi önceliklendirip yabancı başkentlerin etkisi altına girmek için durum yoklamasından vazgeçmesinin herkesin yararına olacağını sözlerine ekledi.

Bahçeli, “Hakkari de bizim, Edirne de bizimdir. İzmir de bizim, Şırnak da bizimdir. Trabzon da bizim, Mardin de bizimdir. Biz köklere, kökenlere bakmayız. Biz inançlara, mezheplere ayırmayız. Bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız. Bayrağa saygı var mı, ona bakarız. Millete hürmet var mı, ona bakarız. Vatana sadakat var mı, ona bakarız. Buradan her zaman olduğu gibi çağrımı yineleyerek, gün birleşme günüdür. Gün dayanışma günüdür. MHP ve Cumhur İttifakı olarak herkes için burada bir yer vardır.” görüşünü bildirdi.

“1982 Anayasası ömrünü tamamlamıştır.”

Yeni yüzyılı yeni bir anayasayla taçlandırmayı hedeflediklerini ifade eden Bahçeli, anayasaların sadece bir devletin hukuki statüsü olmadığını, aynı zamanda devlet içerisinde siyasi iktidarın, toplum içinde de devlet iktidarını sınırlayan belgeler olduğunu belirtti.

1982 Anayasası’nın ömrünü tamamladığını vurgulayan Bahçeli, geniş katılımlı, kapsayıcı, sivil ve demokratik özellikte, insan hakları ve özgürlüklerine dayanan, devlet ve millet uyumunu sağlama amacında olan bir anayasayla milli varlığı geleceğe taşıma kararlılığında olduklarını dile getirdi.

Yeni anayasa sürecinde siyasi çıkarların, ideolojik sabit görüşlerin, etnik ve dini uyarıların, Cumhuriyet’in kuruluşu ile bağdaşmayan niyetleri göz önüne seremeyeceğini, bunun tam tersi hemen hemen tüm tartışmaların ve arayışların dışında kalması gerektiğini kaydeden Bahçeli, şunları söyledi:

“Daha yaratılmadan yeni anayasa heyecanını savuşturmanın sakıncaları saymakla bitmez. Özellikle Anayasa’nın ilk dört maddesi her türlü tartışmaların dışında tutulacaktır. Çünkü bu maddeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kilidi ve varlık simgesidir. Anayasa’da ayrıcalıklı bir grup yoktur. İlk dört maddede oluşacak herhangi bir boşluğun duracağı yer yoktur. ‘Devletin ülkesi ve milleti olmaz’ diyenlere sesleniyorum; bu iddianın teknik, akademik, fikir, siyasal veya hukuki herhangi bir geçerliliği yoktur. Devletin ülkesi Türk vatanıdır. Devletin milleti ise Türk milletidir. Devlet, pozitif hukukun uygulanabilir olduğu normlar sistemidir. Bu sistem, ülke, insan topluluğu ve egemenlik üzerine kurulmuştur.”

Bahçeli, devletin, coğrafi birlikteliğinin önemine değinerek, var olan bir devletin toprak kaybı durumunda devlet vasfını yitireceğini vurguladı. Devletin ülkesi kazanma yollarının da keşif, fetih, işgal gibi yöntemler olduğunu söyleyen Bahçeli, şunları ekledi:

“Anayasa’nın ilk dört maddesini sulandırmak, demokratik bir angajmanın sonucunu doğurmayıp gizli emellerin gün yüzüne çıkmasını sağlamaktadır. Buna asla izin vermeyiz, buna sesiz kalmayız, kim olursa olsun buna rıza göstermeyiz. Anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili olanların, Türkiye Cumhuriyeti’yle ilgili mevzuları vardır ve bizim de onlarla görülecek hesaplarımız vardır.”

Bahçeli, ardından Anayasa’nın ilk dört maddesini kürsüde okudu.

Bahçeli: ‘İsrail, Terör Devleti Olma Yolunda’
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Agora Gündem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!