Karşılaştırmalarla birlikte sunulan verilere göre, Ege Üniversitesi (EÜ) önemli bir konferansa ev sahipliği yaptı. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Koordinatörü Prof. Dr. Ahmet Özsoy, EÜ Fen Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “Türkiye’de Kutuplar ve AR-GE” adlı etkinlikte konuşmacı olarak yer aldı. Özsoy, Türkiye’nin kutuplar üzerindeki rolü ve araştırmaları hakkında önemli bilgiler paylaştı.
AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için
Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için
AA Canlı
Özsoy, kutuplarla ilgili yaklaşık 20 yıllık bir çalışma geçmişine sahip olduğunu belirtti. TÜBİTAK MAM koordinasyonunda gerçekleştirilen seferler sonucunda iklim değişikliğine dair verilerin toplandığını ifade etti. Üzerinde durduğu bir diğer konu ise iklim değişikliği sırasında gözlemlenen önemli değişikliklerdi. Prof. Dr. Özsoy, bu değişimlerin dünya genelindeki bilim insanları tarafından hazırlanan raporlara yansıdığını, sıcaklık artışlarının normal seviyenin yaklaşık 1,5 derece üzerinde olduğunu kaydetti. Eğer bu durum devam ederse, 2050 yılına kadar sıcaklıkların 4 dereceye ulaşabileceği öngörülüyor. Bu durum, okyanuslardaki canlılardan yüzeydeki tüm ekosistemlere kadar geniş bir etki alanına sahip olacak.
Özsoy, yapılan gözlemler ve veri toplayarak oluşturulan uydu sisteme de değindi. Bu sistem sayesinde buzullardaki yoğunluk değişimleriyle ilgili önemli verilere ulaştıklarını ve yalnızca 3 yıl içinde Kıbrıs büyüklüğünde bir buz kitlesinin eridiğini kaydetti.
“Tatlı su rezervinin yüzde 70’i Antarktika’da”
Antarktika’nın büyüklüğünün Türkiye’nin yaklaşık 17 katı kadar olduğunu belirten Özsoy, bu kıtanın hiçbir ülkeye ait olmadığını ve 53 ülke tarafından yönetildiğini ifade etti. Türkiye’nin gözlemci statüsü aldığını ve sahada yapılan çalışmalar sonucunda danışman statüsüne geçiş için bir engel kalmadığını bildirdi. Antarktika’nın dünya üzerindeki tatlı su rezervinin %70’ini barındırdığına dikkat çeken Özsoy, aynı zamanda %25 oranında hidrokarbon rezervleri ve maden yataklarının bulunduğunu belirtti. Bu durum, kıtanın bilimsel ve idari yanı dışında ekonomik yönünü de ortaya koymakta.