Türkiye’de, resmi gazetede yayımlanan bir hukuki karar neticesinde, hakkında kınama cezası verilen bir avukat, Ankara 20. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır. Mahkeme, başvuruda bulunan avukatın lehine karar vermek amacıyla 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 134 ve 135. maddelerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek, konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır. Bu durum, hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanması açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir.
AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Mahkeme tarafından yapılan iptal başvurusunda, kanundaki disiplin uygulamaları ile ilgili gerekli ilkelerin belirlenmediği, hangi disiplin fiillerine hangi tür cezaların uygulanacağının eksik olduğu dile getirilmiştir. Başvuruda, ilgili maddelerde idareye sınırsız bir takdir yetkisi tanındığına dikkat çekilmiş, bu durumun hem disiplin suçları hem de cezaları açısından hukuki güvencelerin sağlanamadığı sonucuna yol açtığı ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, ilgili maddeleri inceledikten sonra, Anayasa’ya aykırı bulmuş ve bu hükmün 9 ay içinde yürürlüğe girmesi yönünde bir karara varmıştır. Bu durum, adaletin sağlanması açısından önemli bir gelişme olarak gözlemlenmektedir.
Kararın Gerekçesi
Anayasa Mahkemesi, verdiği kararda, kanunun 134. maddesinde avukatlık onuruna aykırı davranışlar sergileyen kişiler hakkında uygulanacak disiplin cezalarının belirtildiğini aktarmıştır. Özellikle “uyarma”, “kınama”, “10 bin liradan 150 bin liraya kadar para cezası”, “işten çıkarma” ve “meslekten çıkarma” gibi cezaların yer aldığı 135. madde üzerinde durulmuştur.
Yüksek Mahkeme, daha önce benzer bir iptal kararını 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu hakkında da vermiştir. İlgili karar, eczacı odalarının haysiyet divanına benzer bir yapı ile disiplin cezalarının belirlenmesi konusunda karşılaşılan sorunları gündeme getirmiştir. Disiplin cezaları listesi olmasına rağmen, hangi cezanın tatbik edileceğine dair bir düzenlemenin mevcut olmaması, durumu daha da karmaşık hale getirmiştir.
Anayasa Mahkemesi, disiplin cezasının belirlenmesi hususunda haysiyet divanına sınırsız bir takdir yetkisi verilmesinin, adil bir denge sağlama mekanizması kurulmadan hukuki güvencelerin eksik kalmasına yol açtığını vurgulamıştır. Bu noktada, itiraz konusu olan kurallar bakımından da Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararlarından ayrılacak bir durumun söz konusu olmadığını belirtmiştir. Sonuç olarak,