Toplumsal Ahlaksızlık ve Nedenleri Üzerine Bir Değerlendirme
Ahlak, toplumların yaşamsal sürdürülmesinde hayati bir rol oynayan ortak değerler ve yazılı olmayan kuralların bütünüdür. Bu değerlerin şekillenmesinde toplumsal kültür, tarihsel süreçler, dinsel inançlar ve ekonomik durumu belirleyen unsurlar önemli bir yer tutar. Ancak, ahlak ile etik arasında belirgin bir fark bulunur; ahlak, her toplumda farklı biçimlerde tezahür eder. Bu farklılıkları inceleyen ve yorumlayan felsefi disiplin dalına etik denir. Ahlak, bireysel bir kavram olmaktan ziyade, toplumsal bir olgudur ve dolayısıyla gerçeği yansıtır. Bunun yanında, her toplumda ahlaki anlayışın sınıfsal çıkarlarla ilişkili olduğu da bir gerçektir. Toplumun ekonomik yapısı ve üretici güçler ile üretim araçlarının ilişkileri, ahlak anlayışının şekillenmesinde belirleyici unsurlardır.
Ahlak, bireyin vicdani tercihleriyle belirlediği normlardan öte, toplumsal koşulların bir sonucu olan ortak bir bilinçtir. Bu nedenle, her sosyal sınıfın farklı bir ahlak anlayışına sahip olduğu söylenebilir. Sermaye odaklı bir toplumda, ahlak genellikle sermaye sınıfının çıkarlarını korumak için şekillenirken, sosyalist toplumlarda kolektif çıkarların savunulması mümkün hale gelir. Bu aynı zamanda toplumsal eşitlik anlayışını da içerir.
Günümüzde toplumsal ahlaki çöküşten yakınan birçok bireyin dikkatini çeken faktörler oldukça çeşitlidir. Toplumsal değişim, liderlerin etkisi, eğitim kalitesinin düşüklüğü, ekonomik adaletsizlikler ve ayrımcılık gibi etmenler, bu çöküşün temel nedenleri arasında yer almaktadır. Bunun yanında, yazılı ve görsel medyanın etkileri ve küreselliğin getirdiği yansımalar da göz ardı edilmemelidir.
Bu noktada, toplumdaki ahlaksal çöküşün ya da değişimlerin nasıl gerçekleştiğini anlamak mümkündür. Yeni bir devlet yapısının kurulma çabaları, devlet yönetiminde yer alan liderlerin etkisi, yeni sermaye yapısının hakimiyeti ve bu yapıların kültürel altyapısını oluşturmayı hedefleyen eğitim politikaları, toplumun ahlaki yapısını etkileyen başlıca unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, medya organlarının gerçekleştirilen algı operasyonları ve toplumsal eşitsizliğin getirdiği ekonomik yıkım da toplumsal değerlerin aşınmasına neden olmaktadır.
Sonuç olarak, toplumsal değerlerin aşındırılması ve yeni bir ahlak anlayışının yerleştirilmesi, mevcut sorunların temel çıkmazlarını oluşturmaktadır. Ahlaksızlık şikayetinden kurtulmanın yolu, anayasada belirlenen laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkelerini savunmaktan geçmektedir. Eğer toplum, kendi kaderini tayin etme konusunda pasif bir tutum sergileyerek beklerse, çağdışı bir ahlak anlayışıyla yönetilmeye devam edilecektir. Bunun için harekete geçmek, toplumsal sorumluluğu üstlenmek gerekmektedir. Davranın o zaman!