Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) Direktörü Francesco La Camera, Azerbaycan‘ın başkenti Bakü‘de devam eden Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) kapsamındaki etkinliklere dair açıklamalarda bulundu. La Camera, ajansın iklim zirvelerine hazırladıkları izleme raporları ile katkı sağladığını ifade etti.
Geçen yıl Dubai‘de düzenlenen COP28 kongresinde ülkelerin küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar üç katına çıkarma taahhüdünün önemine değinen La Camera, bu hedefin mevcut eğilimlerin çok üzerinde bir çaba gerektirdiğini belirtti. “Geçen yıl 473 gigavatlık yeni bir rekor kurulum sağladık,” diyen La Camera, “ancak gemiyi, yüzde 43 karbon emisyonu azaltımı ve 11,2 teravatlık kurulu güç hedefi doğrultusunda tekrar rayına oturtmak için bunun iki katından fazlasına ihtiyacımız var. Her yıl 1000 gigavattan fazla kurulum yapmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Dünyanın büyük bir dönüşüm sürecine girdiğini vurgulayan La Camera, “Yenilenebilir enerji kaynaklarının hakim olduğu, yeşil hidrojen ve biyokütlenin sürdürülebilir kullanımıyla tamamlanan yeni bir enerji sistemine geçiyoruz,” dedi. Ancak enerji dönüşümü konusunda önemli adımlar atılmasına rağmen hız ve ölçekle ilgili sorunların sürdüğünü belirtti. “Yenilenebilir enerjinin daha hızlı yayılması gerekiyor. Bunun için altyapıya, yani birbirine bağlı, esnek ve dengeli şebekelere ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.
Yapısal engellerin varlığına dikkat çeken La Camera, fosil yakıtlar için sağlanan sübvansiyonların ve tarife düzenlemelerinin bu süreci yavaşlattığını ifade etti. “Piyasa hala yenilenebilir enerjilere değil, fosil yakıtlara hizmet edecek şekilde tasarlanmış durumda.” diye ekledi. Ayrıca, fosil yakıt arzını azaltmanın yanı sıra, hidrojen gibi yeşil yakıtlara olan talebi artıracak politikaların gerekli olduğunu da sözlerine ekledi. “Yenilenebilir enerji kaynakları, şoklara karşı kesinlikle daha dayanıklıdır. Bu, daha güvenli ve ekonomik olan merkezi bir enerji sistemi anlamına gelmektedir,” dedi.
Lakin, fosil yakıtlara dayalı merkezi bir sistemin yönetilmesinin daha zor olabileceğinin altını çizen La Camera, “Dolayısıyla bunu yapabilecek kurumlara ihtiyacımız var. Bu yüzden kapasite geliştirmeyi, bilgiyi güçlendirmeliyiz.” ifadelerini kullandı. Ayrıca, fosil yakıt sektöründen yenilenebilir enerji sektörüne geçiş yapan işçilerin yeniden eğitilmesi gerektiğini vurguladı. “Gelecek olan yeni enerji sistemine uyum sağlayabilecek mühendislere ihtiyacımız var,” diyerek bu durumun gelişmenin önündeki yapısal bir engel olarak tanımlandığını belirtti.
Türkiye Yenilenebilir Enerjide “Muazzam” Bir Potansiyele Sahip
Francesco La Camera, Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanında “muazzam” bir potansiyele sahip olduğunu belirtirken, jeotermal enerji konusundaki önemine de değindi. “Türkiye coğrafi olarak bir kavşak noktasında. Bu nedenle enerji sisteminde daha fazla entegrasyona ihtiyaç var. Enerji sistemlerimizi ne kadar çok birbirine bağlar ve esneklik sağlarsak o kadar dengeleriz.” dedi. La Camera, söz konusu yapısal engellerin üstesinden gelmenin yolunun hem yurt içinde hem de uluslararası düzeyde entegrasyondan geçtiğini vurguladı.
IRENA verilerine göre, geçen yıl küresel yenilenebilir enerji kapasitesi 473 gigavatlık rekor artışla toplam 3.870 gigavata yükselmiştir. Bu artışta
