Bayraktar, X sosyal medya hesabından önemli bir açıklamada bulunarak, dünya genelinde 2050 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefine ulaşılabilmesi için nükleer enerjinin kritik bir öneme sahip olduğunu vurguladı. Aynı zamanda, küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlı tutulması için de nükleer enerjinin gerekliliğine dikkat çekti.
Geçtiğimiz yıl 2022’de Dubai’de gerçekleştirilen COP28 zirvesinde, ABD’nin öncülüğünü yaptığı 25 ülke tarafından “Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu” imzalandı. Bu önemli deklarasyona Türkiye de katılarak, Bakü’de devam eden COP29 zirvesinde bu deklarasyonu onaylayan ülkeler arasına dahil oldu. Bayraktar, bu süreçle ilgili olarak, bildirgeyi imzalayan ülke sayısının da 31’e ulaştığını belirtti. Bu durum, küresel enerji politikalarında nükleerin önemi ve bitkisel gücün artırılması için atılan adımlar açısından önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Bayraktar, Türkiye’nin hedeflerini de net bir şekilde ortaya koyarak, 2050 yılına kadar 20 bin megavatlık nükleer kurulu gücün devreye alınması planlarının net sıfır emisyon hedefine ulaşmada önemli katkılar sağlayacağına inandığını ifade etti. Bu açıklamalar, nükleer enerjinin uluslararası düzeyde daha fazla benimsenmesi ve uygulanmasının gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Küresel iklim değişikliği ile mücadelede enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, nükleer enerji gibi düşük emisyonlu teknolojilerin devreye alınması kaçınılmaz bir gereklilik haline gelmiş durumda.
Sonuç olarak, Bayraktar’ın açıklamaları, Türkiye’nin enerji politikalarının küresel ölçekteki iklim hedefleriyle nasıl entegre olduğu konusunda da önemli ipuçları veriyor. Nükleer enerji, hem sürdürülebilir kalkınma hedefleri hem de enerji güvenliği açısından stratejik bir kaynak olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin bu alanda atacağı adımlar, yalnızca yerel değil, aynı zamanda uluslararası düzeyde de önemli yansımaları olabilecek bir süreç içeriyor. Özellikle enerji üretiminde nükleer kaynakların kullanımı, iklim değişikliği ile mücadele açısından kritik bir rol oynuyor.
Böylelikle nükleer enerjinin geleceği, hem çevresel sürdürülebilirlik hem de ekonomik büyüme açısından belirleyici bir faktör olarak kendini gösteriyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, bu tür enerji kaynaklarını devreye alarak hem enerji ihtiyaçlarını karşılamayı hem de uluslararası iklim hedeflerine ulaşılmasına önemli katkılarda bulunmayı hedefliyor. Uluslararası iş birlikleri ve ortak projelerle bu hedeflerin gerçekleştirilmesinin yolu açılacaktır.