Ekonomik yıkımların üstesinden gelmek için akılcı önlemler almak ve emek, ekoloji ile toplumsal yarar ekseninde adımlar atmak mümkündür. Ekonomi ve politika bilimleri, bu önlemleri hayata geçirmek için gerekli yöntemleri belirlemiştir; bilinen ve uygulanabilir yöntemlerin varlığı, bu mücadeleyi daha da anlamlı kılmaktadır. Burada esas sorun, sınıf mücadelesinin ötesinde toplumsal değer yargılarının ve ahlâkın yanı sıra, toplum sağlığı, eğitim ve kültür gibi konuların iyileştirilebilmesinin uzun bir süreç gerektirmesidir. Bu durum, toplumsal dönüşümde en zor kısım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle eğitim ve sağlık hizmetleri açısından çocuklar ve gençler üzerinde duran bu durum, çağdışı eğitim sisteminin egemen olduğu bir ortamda daha da kaygı vericidir. Örneğin, Kuran kurslarının ve Milli Eğitim okullarındaki imamların ders verebilmesi, gençlerin ve çocukların eğitimini etkilemektedir. Bu tür bir eğitim, bireyleri boyun eğmeye, kaderci düşünmeye ve sorgulamaktan uzak, dogmalarla şekillendirilmiş bir zihne hapsetmektedir. Sonuç olarak, bu eğitim sisteminden çıkan bireyler, köleliğe razı olmuş, sorgulamayan toplumsal bir yapı içerisinde devinmektedir.
Aynı zamanda, eğitimdeki bu olumsuz gelişmeler, aşağıda belirtilen sistemin paralı okullarıyla daha da derinleşmektedir. Ailelerin bütçeleri, egemen sınıfların yöneticisi olacak ‘hizmetlilerinin’ eğitimi için kaydırılmaktadır. Bu durumu beslemek bile mümkün değildir; çünkü sağlıklı gıda edinimi konusunda ekonomik yetersizlikler söz konusudur. Günümüzde pek çok ailenin yalnızca makarna ve ekmek tüketebildiği bir ortamda, gerçek bir beslenme ve eğitim söz konusu olamaz.
Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, eğitim ve sağlık yokluğu, acımasız ekonomik sömürü ile birlikte yeni ahlaksal anlayış ve davranışların dayatılması gibi sorunları gündeme getirmektedir. Mafya liderleri, rol model olarak öne çıkmakta, ve politikacıların vaatleri birbiriyle çelişmektedir. Yalan ve sahtekarlık bu ortamda hüküm sürmektedir. Zavallı, ezik ve kompleksli kişiliklerin ülke yönetimini üstlenmesi, gençlerin eğitim, sağlık ve geleceğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu kişiler tarafından alınan kararların olumlu olma ihtimali ne denli yüksektir? Bu sorunun yanıtı ise oldukça karamsardır.
Üstelik bu karamsar tablo, Dijital Devrim Çağı’nda cereyan etmektedir; bu dönemde sermaye için ulusal sınırların ortadan kalktığı bir ortamda yaşanmaktadır. Bu nedenle, ülkenin kurtarılması gereken ilk konu, dışarıyla ilişkilendirilebilecek parazit unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Ancak bu unsurlardan arındırılan çocuklar ve gençler, sağlıklı ve çağdaş bireyler olarak yetişebilir. Bilim ve teknolojiden faydalanarak, ülkenin geleceğinin aydınlanması sağlanabilir.
Sonuç olarak, toplumsal yapıyı ve eğitim sistemini kurtarmak için parazit unsurlardan bir an önce sıyrılmak gerekmektedir. Bu çaba, sadece bireylerin ve topluluğun değil, ülkenin geleceği adına da elzemdir. Eğer bu adımlar atılabilirse, toplum yeniden ayağa kalkabilir ve geleceğe umutla bakabilir.