1. Haberler
  2. SİYASET
  3. Gezegenin Rotası: Göç ve İnsanlık Dramı

Gezegenin Rotası: Göç ve İnsanlık Dramı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gazetecilikte ayrıntılar önemlidir. Ancak büyük resmi unutmamak gerekir. Ayrıntılar, büyük resim içinde anlam kazanır.

Çocukluğumda Bursa’nın Heykel semtinin arkasındaki evin bahçesinde karıncaları seyretmek benim için büyük bir keyifti. Karıncalar telaş içinde koşturuyor, birbirleri ile selamlaşıyordu, ama bu koşuşturmacanın ardında tam olarak nereye gittiklerini anlamak için o kadar dikkatli gözlem yapmam gerekti ki, nihayetinde yuvalarını bulana dek merakım dinmedi. İşte o zaman anladım ki bu hareketlilik rastlantı olmaktan öteydi; karıncaların bir rota takip ettiği gerçeği, beni derin düşüncelere sevk etti.
Brejnev döneminde Moskova’da gördüğüm uzun bir kuyruk, gazetecilik merakım nedeniyle beni sonuna kadar götürmüştü. Kuyruğun sonuna vardığımda, hayal ettiğimden çok daha sıradan bir şeyle karşılaştım; meğer Azerbaycan’dan gelen karpuzları satıyorlarmış! O an, Moskova’daki günlük yaşamın sıkıntılarına dair önemli bir deneyim sahibi oldum.
Şimdilerde ise dünyada olup bitenleri değerlendirirken, insanları bir yere koştururken izliyorum. Ancak bunu yaparken bakış açımı genişletmem ve olaylara daha geriden bakmam gerektiğini anlıyorum. Gördüğüm kadarıyla, karmaşık ve dağınık görünen bu dünya bile belirli bir rota izliyor.

Emek istediler, insanlar geldi

İnsanlık tarihine baktığımızda, “toplayıcılık ve avcılık” döneminden “yerleşik tarım” dönemine geçişin ardında birçok faktör yatıyor; iklim değişiklikleri, doğal felaketler ve savaşlar gibi. Bu tarım döneminde, iş bölümüne dayanan köyler ve kasabalar kurulmaya başlandı. Yerleşik yaşam, zamanla makineli üretim sistemlerine geçişin zeminini hazırladı ve fabrikaların kurulmasına olanak tanıdı. Artık daha fazla işçi gereksinimi ortaya çıktı; köylüler ya zorla ya da cazip fırsatlar sunularak büyük kente göç ettirildi ve proleterleşmeye maruz kaldılar. Bu sürece sanayileşme denildi.
Ancak iş gücü talebi artarken, bu sefer de ucuz insan emeğine olan gereksinim çoğaldı. Böylelikle Türk işçileri Almanya’ya göç etmeye başladı. O dönem, genel hava oldukça iyimserdi; gelen işçilerin ev sahibi topluluklarla kaynaşacağı düşünülüyordu. İnsanın özünde, her yerde insan olduğu fikri hakimdi. Ancak zamanla, fabrikalarda otomasyon ve robot teknolojisi devreye girdi, dijital iletişim ve yapay zeka çağına geçildi. “Sanayi sonrası” dönemde, insan emeğine duyulan ihtiyaç giderek azalmaya yüz tuttu. Yabancı işçiler, artık yalnızca yük olarak görülmeye başlamıştı, çünkü çoğu ailelerini de getirerek sosyal güvenlik sistemini zorlamışlardı. Böyle olunca, “evli evine, köylü köyüne” dönmeliydi.
Sonuç olarak, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yükselmeye başladı. Faşist görüşler, özellikle Avrupa’da yeniden gündeme gelerek aşırı sağ partilerin yükselişine zemin hazırladı. Göç kapıları kapandı; Avrupa ve ABD, yüksek surlarla çevrili kalelere dönüştü. Bu durum, insani küreselleşmenin sona erdiği anlamına geliyordu. Medyanın yanı sıra din kurumları ve siyasi yapılar, bu durumu farklı açılardan eleştirerek insanlar arasındaki ayrımcılığı pekiştirdi. Düşünceler arasında ayrışmalar yaşanırken, şair Rudyard Kipling’in sözleri aklıma geliyor: “Doğu Doğu’dur, Batı Batı, ikisi asla birleşmez.”

Evrile evrile

Büyük resme döndüğümüzde, son yıllarda Avrupa ve ABD’de yaşanan ve bizleri şaşırtan birçok olayın aslında

Gezegenin Rotası: Göç ve İnsanlık Dramı
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Agora Gündem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!