1. Haberler
  2. SPOR
  3. Sosyal Medya: Kimliğimi Ararken Kayıp mı Oluyorum?

Sosyal Medya: Kimliğimi Ararken Kayıp mı Oluyorum?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Profil Fotoğraflarının Arka Planında Yatan Gerçekler

Günümüzde bir profil fotoğrafı, sadece dijital bir yansıma değil, aynı zamanda insanın kimliğini oluşturduğu önemli bir parça haline dönüşmüştür. Gülümseyen bir yüz, iyi bir ışık ve filtre ile süslenmiş bir görüntü, çoğu zaman gerçek duygularımızı ve içsel dünyamızı gizler. Sosyal medya üzerinden sergilediğimiz kimlikler, sadece sanal vitrinler olmaktan çıkıp, adeta birer “kimlik kartı” haline gelmiştir. Ancak, bu dijital dünyada gerçekten kim olduğumuzu sorgulamak önemlidir. Çünkü paylaştığımız bu yüzlerden daha fazlası var; görünmeyen korkularımız, bastırılmış hayallerimiz ve açılmamış yaralarımız da mevcut.

Bir profil fotoğrafı, yalnızca tek bir kare olarak görünse de, o karenin arkasında unutulmuş ya da inkâr edilmiş birçok unsur vardır. İnsanlar, kendilerini tek bir görselle ifade etmeye çalıştıklarında, dijital kimlikleri bir “temsil” olmaktan çıkıp, zamanla bir “yük” haline gelir. Çünkü aslında hiçbir insan tek bir kareye sığamaz; biz çok daha karmaşık ve derin varlıklarız. Bunu anlamak adına, sosyal medya etkileşimlerinin arttığı günlerde, yalnızca görünür olmanın yeterli olmadığını fark etmemiz gerekiyor.

Sosyal medyada görünürlük kaygısı, kendimizi en doğal halimizle göstermek yerine, başkalarının beğenisini kazanacak kurgular oluşturmaya itiyor. Bu tür kurgulamalar, zamanla kendimize bile yabancılaşmamıza neden oluyor. Örneğin, sabah uyandığımızda hissettiğimiz ruh haline değil de, profilimize uygun bir ruh haline bürünmeye çalışıyoruz. Böylelikle dijital kimliğimiz, içimizdeki “ben” ile toplumun bizden beklediği “ben” arasında sıkışmış bir arayüz haline geliyor.

“Mutluyum” dediğimizde gözlerimizin içi gerçekten gülüyor mu? “Başardım” dediğimizde içimiz rahat mı? Çoğu zaman, sosyal medyada paylaşımlar yaptığımızda bu anların ne kadar yaşandığından bağımsız olarak, aldığımız beğenilerle değerli hissetmeye başlıyoruz. Oysa hayat, yalnızca sosyal medya ekranının ötesinde akıyor ve biz, dijital kimliğimizle yarışırken içsel yolculuklarımıza zaman ayırmayı ihmal ediyoruz.

Bu durum özellikle genç nesillerde çok daha belirgin bir hale gelmiştir. Z kuşağı için profil fotoğrafı, bir ifade biçimi olmanın ötesinde, yaşamak ve var olmak için bir araç olarak görülüyor. İnsanın kimliği artık sadece bir CV içinde değil, aynı zamanda biyografi satırlarında, gönderi arşivlerinde ve hikâyelerde gizlidir. Gençlerin, kendilerini “cool” göstermek zorunda hissettiği bir dünyada, belki en büyük lüks просто sade ve samimi olabilmektir.

Peki, bu durumu değerlendirmek için neler yapmalıyız? Öncelikle, bu “görünme baskısı”nı tanımak kaçınılmaz. Gerçekten anlamlı ilişkilerin kurulabilmesi için, güçlü görünmenin ötesinde bir samimiyet oluşturmak gereklidir. Gerçek anlamda bir ilişki, kırılganlıkların paylaşılmasıyla kurulur. Dijital vitrinin de bir miktar tozlanmasına, eksik bırakılmasına ve en önemlisi “ben buyum, bu kadarım” demeye izin vermenin içinde bir özgürlük vardır.

Sonuç olarak, bir profil fotoğrafı sadece bir çerçevedir. Ancak o çerçevenin dışında kalan biz, gerçek hikâyemizi yazanlarız. Bu hikâye, poz vermeden de var olabilir. Gerçek soruları sormak önemlidir: Görünür olabilmek için kaç farklı kişiliğe bölünüyoruz? Ve içlerinden hangisi gerçekten bize ait?

Sosyal Medya: Kimliğimi Ararken Kayıp mı Oluyorum?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Agora Gündem ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!