Ülkemizde Parkinson hastalığına dikkat çekmek amacıyla düzenlenen bir etkinlikte konuşan Prof. Dr. Ayşe Bora Tokçaer, Dünya Parkinson Günü çerçevesinde Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin konferans salonunda gerçekleştirilen organizasyonda önemli bilgiler paylaştı. Bu etkinliğin, Parkinson hastalığına ilişkin toplumsal farkındalığı artırmayı hedeflediği ifade ediliyor.
Prof. Dr. Tokçaer, Parkinson hastalığının beyinde dopamin üreten hücrelerin hasar görmesi sonucu gelişen ilerleyici bir nörolojik bozukluk olduğunun altını çizerek, hastalığın en yaygın belirtilerini titreme, hareketlerde yavaşlama, kaslarda katılık, denge ve koordinasyon sorunları, yutma ve konuşma güçlükleri ile bilişsel işlevlerde azalma olarak sıraladı. Bu belirtilerin genellikle yavaş bir süreçte ortaya çıktığını ve zamanla ilerlediğini vurguladı.
Konuşmasında Parkinson hastalığının geç dönemlerinde denge ve yürüme bozuklukları, yutma ve konuşma sorunlarının baş gösterdiğini belirtirken, bilişsel işlevlerin bozulmasının da hastanın yaşı ve hastalığın süresiyle ilgili olarak belirginleştiğini belirtti. Ayrıca, Tokçaer, Parkinson hastalığının sadece motor belirtilerle sınırlı olmadığını; uyku bozuklukları, depresyon, anksiyete, kabızlık, idrara sıkışma, pozisyon değişimi ile tansiyon düşmesi, ağrı, yorgunluk ve bilişsel bozukluklar gibi motor dışı belirtilerin de bu hastalığın bir parçası olduğunu sözlerine ekledi.
Bu durumların farkında olmanın, hasta ve yakınlarının hekimleri zamanında bilgilendirmesini sağladığını ve tedavi sürecinde gerekli düzenlemelerin yapılmasına olanak tanıdığını belirten Tokçaer, erken tanı ve multidisipliner bir yaklaşım ile Parkinson hastalarının yaşam kalitesinin artırılabileceğini ifade etti. Ayrıca, düzenli nörolojik kontrollerin, sağlıklı yaşam tarzının benimsenmesinin ve destekleyici tedavi yöntemlerinin hastalığın seyrinde önemli bir etki yarattığını değerlendirdi.
Prof. Dr. Tokçaer, Parkinson hastalığına yönelik tedavi uygulamalarının son yıllarda önemli bir gelişim gösterdiğini de belirtti. Bu, hem mevcut tedavi yöntemlerinin iyileşmesi hem de yeni tedavi seçeneklerinin ortaya çıkması bakımından büyük bir önem taşıdığı ifade edilmektedir. Bilimsel ilerlemeler sayesinde hastaların yaşadığı sorunların azalması ve yaşam kalitelerinin yükselmesi mümkün hale gelmiştir.