Ege Çevre ve Kültür Platformu ile Kazdağları Ekoloji Platformu öncülüğünde bir araya gelen çevreciler ve bölge halkı, Cengiz Holding’e ait Truva Bakır Madeni projesine karşı İzmir’de protesto gösterisi düzenledi. Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya gelen kalabalık, “Vahşi madenciliğe hayır” yazılı pankartlar açarak Kazdağları’nda süregelen madencilik faaliyetlerine karşı durdu. EGEÇEP Eş Sözcüsü Baha Okar, “Cengiz Holding’in altın-bakır madeni için Ekim ayından bu yana Kaz Dağları’nda devam eden ağaç kıyımını protesto etmek, bu maden yüzünden yaşam alanlarını ve geçim kaynaklarını kaybedecek köylüler ile Kazdağları’nda mücadele eden arkadaşlarımıza destek olmak amacıyla toplandık” ifadelerini kullandı.
Eğer bu maden açılırsa üç köyümüz tamamen haritadan silinecek
Protestoya katılan Ferzan Aktaş, Kazdağları’ndaki madencilik projelerine karşı yıllardır mücadele ettiklerini dile getirerek, “2019 yılında yabancı bir şirket için 425 gün süren bir çadırlı nöbet sonrası Kaz Dağları’ndan kovmayı başardık. Ancak şu anki durum pek iç açıcı değil. Kaz Dağları’nın yüzde 79’u maden ruhsatına sahip ve her köyün başında bir maden projesi bulunuyor. Şu an Cengiz Holding’e ait Halilağa altın-bakır madeni projesi ile karşı karşıyayız. Bu proje kapsamında şu an 600 hektar gibi geniş bir alanda bir milyondan fazla ağacımız kesildi. Ancak zarar sadece ağaçların kesilmesiyle sınırlı kalmayacak. Madenin açılması durumunda gizli kalmış tahribatlar ve geri dönüşü olmayan zararlar meydana gelecek. Eğer bu maden faaliyetleri başlarsa, üç köyümüz haritadan silinecek ve çevredeki köyler yaşanamaz hale gelecek. Ayrıca, 55 köyün su kaynağı olan Kocabaş çayı maden için tahsis edilecek ve bu su kaynakları zehirli hale gelecek. Altın ayrıştırma işlemleri için çok fazla suya ihtiyaç olduğunu da unutmamak lazım” dedi.
Maden açılma ruhsatları peynir, ekmek gibi dağıtılır durumda
Aktaş, “İliç’te yaşanan korkunç felaketlerin Kazdağları’nda da yaşanması muhtemel” diyerek, sözlerini sürdürdü. Aktaş, şöyle devam etti: “Bütün köylülerin tepesinde devasa bir atık barajı inşa etmek istiyorlar ve bu tesis, bir asist gölüne dönüşecek. Bu barajın patlaması durumunda, Ezine peynirinin, Çanakkale domatesinin ve birçok tarım ürününün toprakları zehirlenmiş olacak. Bu durum, burada sulama yapan su kaynaklarının ağır metal zehirlenmesine sebep olacaktır. Bu nedenle, bu madenin açılmasına karşı durmalıyız. Yıllardır süren mücadelemiz ve açtığımız onca davaya rağmen, kazandığımız davaların sonuçları bile bir şirketin talebi doğrultusunda değiştirilebiliyor. Mahkeme durdurma veya iptal kararı vermiş olmasına rağmen, şirketler yeniden bir işletme izni almakta zorlanmıyorlar. Yörede yaşayan çiftçilerimiz, işlerini ve güçlerini bırakıp madenle mücadele ediyor. Ancak bu durum yalnızca Kazdağları’nda değil, ülkenin dört bir yanında yaşanıyor. Kamunun yaşam alanlarının madencilik şirketleri tarafından talan edilmesine göz yummak, ekosistemimizi tehlikeye atacak. Eğer ormanlarımızı ve su kaynaklarımızı koruyamazsak, bu ülke yaşanmaz hale gelecektir. Bu durumu duyurmak zorundayız; çünkü çok geç olmadan hep birlikte bu maden talanına karşı birleşmek zorundayız. Her bir ağacı tek tek savunmalıyız. Şu