Şiyar Alparslan, boşanma sürecindeki eşini görüntülü arayarak ağır tehditler savurdu. Bu olay, 2023 yılında meydana geldi ve ülke genelinde büyük bir infiale yol açtı. Görüntülü görüşme sırasında, Alparslan’ın 3 yaşındaki çocuğunun boğazına bıçak dayaması, hem eşini hem de çocuğunu ciddi şekilde korkuttu. Bu korkutucu olayın ardından, Alparslan hakkında “kasten yaralama” ve “silahla tehdit” suçlarından 6,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Bu olayla ilgili olarak, Asliye Ceza Mahkemesi‘nde görülen duruşmada, Alparslan’ın adli kontrol şartıyla tahliye edilmesine karar verilmişti. Ancak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, mahkemenin bu kararına itiraz etti. İtirazın sonuçlanmasıyla birlikte, Alparslan’ın tahliyesi engellendi. Bunun yanı sıra, daha önce başka suçlardan da hüküm giymiş olan Alparslan’ın cezaevinden çıkamayacağı ve yargılanmasına tutuklu olarak devam edeceği bildirildi.
Böyle bir durumun yaşanması, kamuoyunda büyük tepkiye yol açtı. Özellikle çocuğun güvenliği ve aile içi şiddetin boyutları, toplumun dikkatini bir kez daha bu tür vakalara çekti. Olayın ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, benzer olaylarla başa çıkmak amacıyla sıfır tolerans politikası geliştirdi. Bu yaklaşım, şiddet içeren tüm olaylara karşı kararlı bir tutum sergilemek gerektiğini ortaya koydu. Alparslan’ın tutuklu yargılanmasına devam edilmesi kararı, bu sağlam duruşun örneği oldu.
Bu tür olayların toplum üzerindeki etkileri ise çok boyutludur. Öncelikle, aile içi şiddet vakalarının görünürlüğü arttıkça, bu konu ile ilgili toplumda bir farkındalık oluşmaya başladı. Şiyar Alparslan’ın eylemi, çocuğun güvenliği açısından son derece endişe verici bir durumun simgesi haline geldi. Aile içi şiddet ve tehditler, yalnızca kurbanları değil, aynı zamanda toplumun geniş kesimlerini de etkileyebilir. Bu nedenle, ilgili tarafların ve yetkililerin konuyla ilgili daha proaktif ve etkili adımlar atması bekleniyor.
Sonuç olarak, Şiyar Alparslan’ın durumu, toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadelede önemli bir kilometre taşı olabilir. Bu olayın ardından gelen tepki ve alınan hukuki önlemler, aile içi şiddeti önlenmesi ve mağdurların korunması adına önemli bir gelişmedir. Ülke genelinde bu tür olayların yaşanmaması için gerekli önlemlerin artırılması ve bilinçlendirme çalışmalarının sürdürülmesi elzemdir. Çocukların güvenliği, her şeyin önünde gelir ve bu tür sorunlar toplumun her kesiminde dikkate alınmalıdır.
